Bazen binlerce yılda süzüle süzüle oluşarak birikim sağlayan halk inançları bir milleti var eden temel değerlerdendir. Destanlar da milletimizin binlerce seneye ulaşan bir geçmişe sahiptir. Bu sebeple İslam’dan önceki Yaradılış Destanı ile İslami unsurlarla süslü Yaradılış Destanından ana hatlarıyla bahsedip karşılaştırmalar yapacağız.  

   Eski Türklerin İslam’dan Önceki Türklerin yaradılış destanından bahsedelim:  Ülgen yer ve göğü yarattı, Dünya yaratılınca, Tanrı rahatı seçti, “ Oturmak için yine, Altın-Dağ’ına geçti. Ülgen, dünyayı meydana getirirken, Ay ışığı ile Güneş ışığının dokunduğu altın dağda oturdu. Bu dağ, gökyüzü ile yeryüzünün arasında idi. Tanrı, kendine benzer bir varlık yaratarak ona Kişi dedi. Ülgen( Kara Han) Kişioğluna suya dal ve toprak çıkar, çıkarılan toprağı serp, yer olsun diye buyurdu, yer oldu. Kara Han yine toprak çıkar diye emretti. Kişioğlu toprak çıkarırken bir kısmını kendine ülke inşa etmek için ağzında sakladı. Kara Han toprağa genişle deyince, toprak genişlemeye, kişinin ağzında büyümeye başladı. Kişioğlu kurtulmak için kaçmaya başladı, nereye kaçsa kurtulamadı, soluğu kesilecek gibi oldu, çaresiz kalınca, kurtulmak için Tanrıya yalvarmaya başladı.

     Daha sonra destanda, dağların, ağaçların, hayvanların yaratılışları,  yerin altı ve kötülüklerin temsilcisi Erlik’in vazifesi,  gökyüzü, insanlar, iyilik ve kötülükler, kurallar, yasaklar ve uygulamaları güzel bir olay örgüsü içinde anlatılır. Sonunda, Tanrı halka hitaben, Ben size mal verdim, aş verdim, yerin üzerinde iyi, güzel ve arı sular verdim; size yardım ettim. Siz de iyilik yapınız. Ben göklerime döneceğim; çabuk gelmeyeceğim. Dedi.           

      İslami Türk Yaradılış Destanından bahsedelim: Efsane şöyledir:  dünya yaratılmadan önce her taraf sonsuz bir denizdi. Cenab-ı Allah kafesten kuş gibi Cebrail’i salıverdi. Cebrail yetmiş yıl denizin üstünde dolaştı. Yoruldu, konacak yer aradı. Allah suyun üstüne bir kubbe çıkardı. Cebrail gelip kubbeye kondu. Kanat çalmış, çok yorulmuştu. Rahatladı, ferahladı. Ondan sonra kubbeden bir ses geldi:
“ Ya Cebrail sen kimsin? Ben kimim?
Cebrail dedi ki, Sen Sensin, Ben benim.
      Hakkın emri ile kubbe suya gömüldü.  Cebrail çırpına çırpına kalktı havalandı. İkinci sefer yetmiş yıl daha dolandı. Allah kubbeyi tekrar çıkardı. Cebrail ferahladı. Yine bir ses geldi. Düşünmedi kimindir? diye.
Sen kimsin? Ben kimim?
     Cebrail yine aynı cevabı verdi Allah’ı tanımadı. Yetmiş yıl daha sağa sola gitti. Yere göğe baktı. Bir şey göremedi. Allah ona seslendi:

     Ey Cebrail kendine gel. Bin bir ismim için bu senin son seferindir. Suda eriyip, kaybolacaksın. Sana seslenen sesi duydunsa, davetine icabet ettim ( Lebbeyk ya Rabbim) de. O sana diyor ki;
Sen kimsin? Ben kimim? Deme. Sen varsın Halıksın( yaradan), ben varsam mahlûkum ( yaradılmış). Bana lütuf et. Bunun üzerine Cebrail iyman etti.

     Cebrail bir levha gördü “İlla Allah, Muhammeddir resulullah”
Rabbim sen varsın ya, Muhammed kimdir?
Muhammed benim resulümdür. Bana inandın, iman ettinse, O’na da iman et.

     Efsanenin sonrasında, Adem’in topraktan yaratılışı ve Şeytan’ın Adem’e secde etmeyişi anlatılmaktadır.

     Bu iki destan ana unsurlar bakımından birbiriyle mühim benzerlikler bulundurmaktadır. Her destanda yeryüzünü yaradan bir tanrı mevcuttur. Dünyanın yaradılışı, her tarafın su ve deniz olması, yarattığının kendisine benzemesi, yaşadıkları manzaralar hep yakınlıklar gösterir. Velhasıl, “Türklerde, yüksek devlet felsefesinin temelleri Türk halk inanışlarına dayanmaktadır.”

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.