Endüstriyel Tarıma geçiş planının önemli bir parçası olarak kırsalda yaşayan ve üreten küçük çiftçileri öyle toprağından koparıp şehirlere sürmek pek de kolay bir iş değil…Tarım üreticisi yani köylüler nesillerdir her  iki ayağı ile toprağa sağlam basan ve doğanın kaprislerine ağır işin bedensel zorluklarına alışmış dirençli kişilerdir…Dayanmak zorunda oldukları bütün bu zorluklara rağmen toprağın onlara sağladığı yaşam güvenini özümsemiş, mütevazi bir yaşamı onurla sürdüren dik insanlardır…Buna rağmen bu insanları yerlerinden yurtlarından etmenin bin bir farklı yöntemlerini, Küresel Finans Oligarşisinin görünürdeki uygulayıcıları olan ABD ve diğer Avrupalılar en başta kendi halklarına karşı geçmişte gerçekleştirmiş oldukları bin bir türlü insanlık dışı uygulamalarından dolayı çok iyi bilirler…En kolay, fakat uzun zaman alan yöntem, kırsal alandaki insanların yaşam şartlarını bir yandan yavaş yavaş zorlaştırırken, öte taraftan o insanların şehirlere göç etmeye özendirmektedir…Herhangi bir hedef ülkede, bu yöntemi başarı ile uygulamada en değerli güçleri daha önce başarı ıle yetiştirilmiş ve önemli pozisyonlara yerleştirilmiş olan,  bürokrasideki “kalkınmacılar”, eğitimdeki  “aydınlanmacılar” medyadaki “modernciler      “ , siyasetteki “demokrasiciler” kısacası her renkten ve boydan “batıcılar”dır…Bu kesim hiç ara vermeden kırsal kesiminde yaşayan ve ayakta kalabilmek için ümitsizce fakat inatla mücadele veren köylüleri görür, acır hor görür  ve bin bir şekilde olanları bu “zavallı yaşamdan kurtulmalarını tek yolunun köyü terk ve şehre göç “ olduğunu inandırılırlar…Toprağından dolayısı ile gıda üretiminden koparılan köylü öz güvenini ve direncini  de kaybeder…Sığındığı şehirlerin varoşlarındaki belirsiz, güvensiz ve sıkışık yaşam, köylüyü yavaş yavaş saran gri bir fabrika dumanı gibi izole eder yalnızlaştırır…Yalnızlık, köydeki alışılmış ortamının olmayışı,köylünün geleneksel sosyal alt yapısını aşındırır, kişiyi dengesizleştirir…Köyden gelen  kişi günlük geçici işlerin peşinde koşarken, gittikçe artan geçim ve giderek yoğunlaşan var olma korkusu içerisinde kişilik olarak erimeye başlar…Alışık olmadığı yaşam geçim korkuları onu, daha da fazla para kazanma kaygıları içerisinde çarpınca iter…Şehirleşmeye başlayan köylü para peşinde koştukça çevresiyle olan mesafe artar, daha da yalnızlaşır…Yalnızlığı ve çaresizliği onu her türlü politik, ekonomik ve sosyal yönlendirmelere (dinsel cemaatlerini girişimleri gibi )karşı savunmasız hale getirir Bu durum sistem tarafından ulaşılmak istenen planlanmış bir hedeftir…Kırsalda yaşayan tarımsal üretimin doğal ögeleri  olan köylülerin toprağından ve tarımsal üretiminden kopartılmasının KFO (Finansal Küresel Oligarşi) açısından bir başka önemli nedenini de böylece belirtmiş olduktan sonra köylülüğünün  tasfiyesi amacı ile uygulanan “yavaş yöntem” için uygun ortam nasıl yaratılır dersiniz? Bir bakarsınız bürokrasi bin bir bahane ile “hasat” gibi zamanlarda ana tarım ürünlerinden bazılarını ithal eder….Köylü para kazanamaz, borçlarını ödeyemez…Veya devlet alımlarını azaltır, geciktirir köylüyü fırsatçı tüccara kurban eder , rezil eder….Bazen devlet aldığı ürünün parasını, kasada para yok diye aylarca sallar, üreticiyi önüne gelene borçlandırır, canından bezdirir, süründürür.Köylere en temel hizmetler götürülmez ve insanlar gerçekten çağın fersah fersah gerisinde yaşamaya mahkum edilir…Elektrik getirilir fakat alt yapısı öyle ilkeldir ki yaprak kıpırdasa ceryan(elektrik) kesilir ,yağmur yağsa ışıklar gider. Tamire günlerce gelmezler ,köylünün varsa buzdolabında bir parça süt, peynir bozulur….Tüm bunlar olurken kent’te lüks arabalardan geçilmez, Orta ve üst sevileli bürokratlar ile üst seviye ücretliler  evlerinde ikinci hatta üçüncü arabayı ilave etmekle meşguller….Lüks restorantlar tıklım tıklım dolu Servetleri milyon dolarların üzerinde olan sonuçta ve “Forbes” dergisinde ise bu zenginliklerini nerede ve nasıl olduğunu kıvançla göstermişlerdir…Tarımsal kesimlerde istedikleri vasatı bulamayan bu köylü üretici kitle tasını toprağını toplayarak kent’e göçmüşler ve giderkende 1000 yıllık birikim ve tecrübelerini de yanlarında götürmüşlerdir…Üretim yapmayan bu tarımsal kesim kentlerde ne yapacaklar? Kentler de yapacakları ise 1500 tl maaş ile modern köleliğe talip olacaklardır…Bu ara da tarımsal üretimi yapamayan ülke ise Buğdayını arpasını ve fasulyesini  ve diğer gıda maddelerini de prinç de dahil ithalata yönelecek başka ülkelere gıda konusunda bağımlı hale gelecek….( Devam edecek)

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.