SİMİTÇİ ÇOCUK VE ÖĞRETMEN
SİMİTÇİ ÇOCUK
Sabiha Öğretmen son ders zilinden sonra evin yolunu tuttu.
Her gün olduğu gibi köşedeki çocuğun simitçi tezgâhından iki simit alıp eve revan olacak.
Aniden başlayan yağmurda şemsiyesini alelacele açtı.
Simitçi çocuğu arandı gözleri. Onu saçak altında yağmurdan kaçmış buldu.
Çocuk yağmurun dinmesini beklerken elinde bir kitap bir şeylere bakıyordu.
Sabiha Öğretmen kitaba bakınca bir ders kitabı olduğunu anladı. Simitçi çocuk üzerinde okul kıyafeti olduğu hâlde, okuldan sonra tezgâhı kapıp buraya gelmiş. Yevmiyesini çıkarmaya zorunlu olduğunu anladı. Belki de gecede çalışacak. O yüzden kitapları hep yanında.
Hüzünlendi, şimdi servisler ile sıcacık evlerine gidecek olan öğrencilerini düşündü.
Eve geldi, düşünceli.
Yaşlı annesiyle birlikte, simitlere gözyaşlarını katık ederek dışarıda halâ yağmakta olan yağmuru seyrederken, simitçi çocuğun istikbâli için güzel güzel dua ediyordu.
DOST IŞIKLAR
Öğretmenden Öğrencilerine…
Akşam geceye gebeliğini terk etti. Karanlık gecenin kucağına doğdu.
Ürkek ve şaşkın geziniyorum mekruh bir viranede ışıldayan dost ışıklarla… Ve dostlar belirdi sımsıcak, yanıbaşım da. Hepsi de şerha şerha derman sunar gibi parıldar yüreğim de, zaman buğulanır ve ak köpüklerin de kaybolurlar ummanın. Kayboluşları bir başka sevdaya varmak içindir, belki de ulaşmak için başka diyarlara fırtınanın engin sularında. Vakit gelir selam verir, hepsi yok oluşun kırılgan dermanlarına.
ÖZLEMEYEN ULAŞAMAZ
Simitçi Çocuktan Öğretmenine…
Uzaklığı dert ederken, yakin iken heybetinden bitkin düştüm,
Uzaklıkta vuslat ümidi var, yakınlıkta ya kaybedersem korkusu.
Emre Hanzade
HER DEM IŞILDAYAN GÜL OLSA(N)M
Simitçi Çocuğa İthafen…
Toprak muhtaç ve aç
Bekler bir sevgili gibi sabır
Kar buza gebe kökten
Bulut yağmura merbut
Nasip damlayla düşer gökten
Serde sıcak var yazda
Baharda ılık bir rüzgâr
Neyin nağmeleri gibi ağlayan güneş
Bir elmas gibi parlayan dalgalar
Vurdu geçti aralandı perdeler,
Ah! Bir de her dem ışıldayan gül olsam…
Emre Hanzade