Biz Türklerde yol göstericiler, uyarıcılar çoktur. Söyledikleri ve yazdıklarıyla gününe ışık tutukları gibi çağları aşıp zamanımızı aydınlatmışlardır, tabii ki bilene ve ders alana. 

     Bilginin bir tanımı Doğruluğu gerekli ve yeterli delillerle temellendirilmiş şuur muhtevaları diye geçmektedir. Bilge tanımı biraz daha geniştir. O doğruları anlattığı gibi hayal de satar ve estetik kaygı da güdebilir.

  Bilge Kagan bundan 1200 yıl önce taş üzerine kazılan yazıtta şöyle demektedir: «Küçük kardeşim Kül-Tigin ile konuştuk, babamızın ve amcamızın kazandığı milletin adı, sanı yok olmasın diye, Türk milleti için gece uyumadım, gündüz oturmadım, küçük kardeşim Kül-Tigin ve iki şad (vezir) ile ölesiye kadar çalıştım. Tanrı buyurduğu için, talihim ve kısmetim olduğu için ölecek olan milleti diriltip doğrulttum, çıplak kavmi giydirdim, fakir kavmi zengin kıldım, az kavmi çok kıldım. Ondan sonra küçük kardeşleri kağan olmuş; oğulları kağan olmuş, fakat bilgisiz ve değersiz imişler, buyrukları da bilgisiz ve fena imiş. Çin kavmi ise hilekar olduğundan, kardeşler arasında nifak çıkmış. Çin milletine beylik erkek ve kız evladı kul köle olmuş. Türk beyleri Türk adını atıp Çin beylerinin Çince adlarını almışlar, Çin hükümdarına itaat etmişler.»   

     Türk toplumunda daha nice bilgeler vardır, Nasreddin Hoca, Türk toplumunun değerli kişisidir, akıl danışılanı, adaletine güvenilen, dini konuşmalarına önem verilen bir büyüğümüzdür. O; eskilerin şamanı, dünün Dede Korkut'u, günümüzün sayılan bir kişisidir. 

  Zamanın anlatıcıları vardır. Bunlardan biri âşıktır. Âşık, hem yaratıcı' bir sanatçı, hem de icracıdır: Düzdüğü şiiri, türküyü okur ama, gerek çağdaşı olan, gerek kendisinden önce yaşamış Aşık’tan edindiği edebiyat kalıtını bir kuşaktan öbür kuşağa ulaştırmak görevini de üzerine alır. Yönteminin özelliği şudur ki: Sözü edilen "kuşaktan kuşağa ulaştırma", sözlü yoldan yapılır.

    Tarihimizde sayabileceğimiz, nice kurumlarımız, hocalarımız, öğretmenlerimiz, yazarlarımız vardır ki bize yol göstermiştir.

   Çağımızda kültüre bilgiye, ulaşmak bu kadar kolayken, öyle ki bilgi kirliliğiyle, elmalar ve armutlar karışmaktadır. Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu? Olmaz da bakınca pek çok bildiğini sananlar, ne çok ahkâm keserler, sınırlı bilgileriyle. Yanlışlar ile doğruları aynı kaba koyarlar pek de güzel toptancılık yaparlar. Her şeyi büyük sepete atıverir, bütün yanlış iş yapanları yakaladım ben hepsini bilirim derler.

     Böyle durumlarda doğru için, endazesi, terazisi hak göstermelidir ki yanılma payı olmasın, burda başta eğitim olmak üzere bizim Aksallarımıza çok iş düşmektedir.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.