Osmanlı’nın geriye gidişiyle birlikte çeşitli çareler aranmış, devlet, Tanzimat’tan itibaren yönünü yoğun bir şekilde batıya dönerek, ona benzemeye çalışılmıştı. Yaklaşık iki yüz sene süren batılılaşma macerasında hala dengelerin tam mânâsıyla yerine oturmadığı söylenebilir.

     Çağdaşlaşma ile batılılaşma arasındaki farka bulunmakta, Tanzimat’ta ve sonrasında bize dayatılan ve yönlendirilen bu düzenin imparatorluğu batırdığı ifade edilmektedir, Büyük Reşid Paşa bir İngiliz hayranı olup, Tanzimat’ın detaylarının ve şeklinin orada Paşaya aşılandığı bilinmektedir.

     Batılı aynı zamanda sömürgecidir, gözüne kestirdiği, beklentisi olan ülkeyle yalnız topla tüfekle savaşmaz  “Sömürgeci sömürdüğü ülkeyi uygarlaştırıyorum der,  bunu o ülkeyi kendi kültürünü ve teknolojisini aşılayarak yapar, öyle ki, sen bağımsızlığını elde ettiğin anda, birdenbire ekonomik ve kültürel olarak ona bağlanmış olduğunu fark edersin. Batılı bir ülke için ilerlemek gerçekte sanayileşmek demek, onların Batılılaşmak diye bir sorunları yok. Biz ise sanayileşmeyle, batılılaşmaya ve uluslaşmayı karıştırıyoruz. Bizler, klasik Türk sanat musıkisine sövmeyi, divan şiirini hor görmeyi, kötü çevrilmiş batı klasiklerine körü körüne hayranlık göstermeyi öğrendik, Sinan Leonarda’dan önemsiz Mevlana Dante’den küçüktü Itri Bach’ın eline su dökemezdi, kültür emperyalizminin ilmiğini kendi elimizle boynumuza geçiriyorduk. Biz sanayileşmeyi gerçekleştirmeden, yabancı koşullar altında gerçekleşmiş bir sanayiye ait kültürü içimize aktarıp Batılılaştık sanıyorduk.    

      Edebiyatı Cedide bir takım Fransız akımlarının kopyasıydı, “Garip Hareketi” de! Buna bir de “İkinci Yeni” kopyacılığını ekleyebiliriz. Ancak Hececiler ulusal olanı vermeye çalışmışlardı. 

     Değişme sürecine asıl ekonomik ve toplumsal kalkınma öncüleri değil de bürokrat aydınlar kılavuzluk ettikleri için batı kavramı Türk zihninde ideal bir toplum olarak biçimlendi.  

     Bir gün bir Fransız profesör radyo köye girdiğinde bu iş oldu demekti, sanayide belirli ulaşılacak, sanayi batılı dediğiniz yaşama düzenini kendiliğinden topluma yerleştirecekti.” (1)

     “Ben Türk olmak istemiyorum diyen bir şair Fransa’ya gittiğinde ayılmış, Fransızlardan şikâyet etmekteydi, benzeri bir başka ünlü olan İlhan Berk’dir, bu adam da Türklüğünden utanmış buna benzer şeyler söylemişti. Yine Melih Cevdet’e sizin klasikleriniz nedir diye sorduklarında bizim klasiklerimiz yoktur cevabını vermişti. Bunlar, Yunus’u,  Pir Sultan’ı, Galib, Baki, Nedim’i bilmediler, batılı olmanın Türk olmamak demeye gelmediğini anlamadılar. Uygarlığımızı çağdaş ölçülerle değerlendirilmesi bir yabancı dil belleyip yabancı uygarlığın kuyruğuna eklenmek değildir. Baksanıza a canım İngiliz de, Alman da, Fransız da batılı biri ötekine benziyor mu?” *

     Televizyonlarda, internette, dizilerde gücü elinde tutan istediğini ve yönlendirmeyi yapmaktadır. En aykırı ve sefil tipler olağan hatta kahraman olarak gösterilmektedir. Yine bu zamanlarda popüler bir yemek yarışmasında Türkçeyi yarım yamalak konuşan bir yabancı, bu vatanın çocuklarını, aşağılayıp, hükmederek, puan vermekte ve zihinlerde üstünlük yaratılmaktadır. Teknolojinin ve iletişimin bu kadar ilerlediği bir çağda etkileşimlerden kaçmanın ne kadar zor olduğu belli olmakla birlikte, önümüzdeki zamanlar yine ulus devletlerin önemi daha da artacaktır. İstikbal kendimize ait değerlere sahip çıkmakta, kendimiz olmaktadır. 

*1- Attila İlhan.  Hangi Batı Bilgi Yay. Ank.1972

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.