Allah’ın bir garip kulu varmış, eline hangi işi alsa tamam olmaz, bir işe başlar bitiremez, geçim kaygısından pek çok zorluklar çeker, kıt kanat geçirir, halinden pek de şikâyet etmez, kendi halinde yaşar gidermiş.

     Bu garip ve teslim olmuş adam bunca dünya çilesine rağmen arada şöyle bir başını göğe kaldırır bir şeyler söyleyecek, şikâyet edecek gibi olur vaz geçermiş. O, kul hakkına çok amma çok riayet eder, kimseyi kırmamaya çalışır, helale harama çok dikkat gösterirmiş.

     Hayatında böyle pek çok zamanlar gelmiş geçmiş, yine perişan, ihtiyaç içinde olduğu günlerden bir gün ıssız bir yolda yürürken ayağına bir şey takılmış, eğilmiş bakmış ki bir kese, için de çil çil altınlar öylece duruyor. Ellerini havaya kaldırmış ve haykırmış: Yüce Allah’ım, ben sana ne yaptım, bana artık muhabbetin yok mu demiş ve rızkını aramaya yoluna devam etmiş.  

    Bizlere hikâyedeki gibi miskince oturmadan, koşturup gayret etmek düşüyor, Rızkımızı helalinden yaptıktan sonra her türlü hayat geçiyor, yeter ki muhabbeti noksan olmasın.

Bazen bir kabulleniştir ömür… 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.