Türkiye-ABD ilişkileri, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın Afrin’e yapılan Zeytin Dalı Harekâtı’ndan sonra Münbiç’e ve Fırat’ın doğusuna da müdahale edileceği açıklamasıyla yeni bir safhaya taşındı. Yıllardır devam eden sahte müttefiklik ve stratejik ortaklık ilişkileri kopma noktasına geldi. Bu süreçte Türkiye, ilişkilerin ya düzeleceğini ya da tamamen kopacağını vurguladı. Münbiç’te sıcak çatışma ihtimalinden bahisle karşılıklı restleşmeler üzerine ABD, Türkiye’nin kararlılığını anlamış olmalı ki Türkiye’yle seri görüşmeler başlattı.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın 10-11 Şubat 2018 tarihlerinde ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Korgeneral H.R. McMaster ile İstanbul’da görüşmesiyle başlayan bu süreç, Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli’nin ABD Savunma Bakanı James Mattis ile Brüksel’de 14 Şubat 2018 tarihinde görüşmesiyle devam etti. Daha sonra da Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan 15 Şubat 2018’de ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’u kabul etti. Statü teamüllerine uygun olmayan bir şekilde kabul üç saatten ziyade sürdü. Nihayet, bu kabulden bir gün sonra Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu-ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson görüşmesinin ardından Türkiye-ABD mutabakat deklarasyonu yayımlandı. Bu deklarasyonla Münbiç, YPG, FETÖ gibi gerginlik ve kriz konuları, uzlaşma komisyonlarına havale edildi.

Gerek iç siyasette gerekse dış siyasette; tehir edilmesi, askıya alınması ve sürüncemede bırakılması istenen hususların komisyonlara havale edilmesinin teamül hâle geldiği herkesin malumudur. Bu görüşmelerde ABD, siyasetin bu geleneksel teamülüyle meseleleri komisyona havale edilmesini sağlamıştır. Amacı, zaman kazanmak ve bu zaman zarfında da planlarını oluşan yeni konjonktüre göre revize ederek uygulamaya koymaktır. Bu konuda yanılmayı çok isterim; ancak Afganistan’da, Irak’ta, Libya’da, Suriye’de ve dünyanın birçok yerinde yaşananlar dikkate alınırsa ABD’nin bilhassa Türkiye ile ilgili iyi niyetli olduğunu düşünmek safdillik olur, gaflet olur. 

Terör örgütü PKK’yle kırk yıldır yürüttüğümüz mücadelede ABD’nin bırakın yanımızda yer almasını, PKK’ye lojistik destek verdiğini bilmeyen mi var? 15 Temmuz 2015 FETÖ darbe girişiminin hamisi ABD değil mi? ABD, açık açık PKK/PYD’yi terör örgütü olarak görmediğini söylemiyor mu? PKK/PYD’yi eğittiğini, beş bin TIR ağır silahla donattığını ve Suriye’de PKK/PYD’lilerden bir terör ordusu oluşturduğunu açıklamıyor mu? ABD, Suriye’nin kuzeyinde kalıcı olduğunu her fırsatta beyan etmiyor mu? ABD’nin Suriye’de bulunması; uluslararası hukukun çiğnenmesi, haydutluk ve teröristlik değil mi? PKK/PYD, Afrin’de askerimize ABD silahlarıyla saldırmıyor mu? ABD tarafından Ortadoğu’nun başına bela edilen DEAŞ’ın Afrin’de PKK/PYD’ye yardım ettiğinden ABD’nin haberi yok mu? Münbiç’te ve Fırat’ın doğusunda ABD’nin ondan fazla askeri üssünün olduğu bilinmiyor mu? Rakka’nın DEAŞ’tan temizlenmesinden sonra DEAŞ’la mücadelenin bittiğini açıklayan ABD’nin Suriye’de hâlâ ne işi var? ABD Ulusal Güvenlik Kurumu’nun Kongre’ye sunduğu PYD’nin, PKK’nin Suriye’deki milis gücü olduğuna dair raporunu ABD bilmiyor olabilir mi? ABD, 2018 bütçesinden PKK/PYD’ye lojistik sağlamak amacıyla beş yüz elli milyon dolar ayırmamış mıdır?

Bu sorular ortadayken; ABD, Suriye’nin kuzeyinde PKK/PYD’lilerden oluşturulan bir mobil terör örgütü kurma çalışmalarından vazgeçmemişken, DEAŞ ile mücadele bittikten sonra toplayacağını belirttiği silahları PKK/PYD’den toplamazken, Münbiç’ten PKK/PYD’yi tasfiye edeceği sözünü yerine getirmemişken bekamızı tehdit den PKK/PYD’nin hâlli için Türkiye, meseleyi uzlaşma komisyonlarına asla havale edemez. ABD’nin bu tasarruflarından vazgeçeceğine dair bir beyanı olmadığı gibi fiiliyatta da bir emare görülmemektedir. Türkiye, ABD’nin bu uyutma ve oyalama taktiklerine asla itibar etmemelidir.

ABD’nin bu bölgedeki öncelikli amacı, oluşturacağı PKK/PYD terör sopasıyla Türkiye başta olmak üzere Suriye’ye sınırı olan ülkeleri ve enerji kaynaklarını kontrolü altında tutmaktır. Orta vadedeki amacı da bu ülkeleri bölüp parçalayarak İsrail’in güvenliğini teminat altına almaktır. Nihai hedefi de Arz-ı Mevud’da “Büyük İsrail”i hayata geçirmektir.

 Velhasıl, Türkiye Afrin’e ve daha sonra Münbiç’e yapacağı operasyonlarla yetinmemeli; devletin ve milletin bekasını tehdit eden PKK/PYD terör örgütünün içteki, Suriye ve Irak sınırlarımızın tamamındaki varlığının kökünü kazımalıdır.

Eyvallah!

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.