İtalyan yazar Umberto Eco’nun Gülün Adı* adlı romanından, sizlere parçalar aktaracağız.

Bir ortaçağ karanlığında, insanların kendi duvarlarına hapsedilip, sürü haline getirilmesi, bu durum belki de aydınlığın tetikleyicisi, başlangıcı olmuştu.

     Ulaşmak istenilen huzur ve saadet için kaçış noktası, sığınak olan ibadethanelerdi. Olay örgüsü bir manastırda geçmekteydi.

     “Her inançlı rahibin görevi, hiç değişmeyen, inkâr edilemez, gerçekliği, doğrulanabilecek biricik olguyu, tek düze bir şarkı söylercesine, alçakgönüllülükle yinelemek olmalıydı.” S.33

     “Ruhban sınıfının daha çok güç ve varlık gösterisinde bulunduklarında, kutsamaları bile inkâr ettikleri, yozlaşmış papalara karşı, protesto olarak yoksul bir hayat süren insanların oluşturdukları akımlar doğurmuştu. Bu insanlar bir araya gelerek, feodal beylerin, imparatorluğun, kent yönetim kurullarının aynı ölçüde nefret ettikleri bağımsız topluluklar oluşturmuşlardı.” s.86

    Peşinden sürüklenen ve zorlanan insanlar, yaşanması gereken insani duyguların bile kötü nitelenmesi, sınırlamalar,  tedhiş, yasaklar, sonunda tövbeler hiç bitmiyordu.

     “Basit insanların hatta okumuşların imgelerinde düşüncelerinde cehennem işkencelerini canlandıran, acı ve kan görüntüsü ve tövbeyi yansıtan bir ayna, böylece günah işlenmeyecek, korku aracılığıyla, ruhu günahtan uzak tutup, başkaldırının yerine korkuyu koymayı umuyorlar. Gerçekten de günah işlemeyecekler mi? Herkese göre değişen bir günah çizgisi. Put korkusuyla günah işlememek, erdemli olmayan bir davranıştır. (İtalyanlar) bedenin dirilişine artık inanmıyorlar, yalnızca bedeni acılardan ve aşağılanmalardan büyük büyük bir korku duyuyorlardı.”S.179-80

“Papaslar, piskoposlar, hatta tarikatlar-cemaatler parayı hesaba katmak zorundadırlar.”s.189

Zora gelince rahibin cevabı hazırdı” onlar kafirdir”

      “Hepsi aynı dedi sertçe Başrahip, çünkü onlar sapkın, çünkü onlar laik dünyanın ve sizin destekler göründüğünüz imparatorluk düzenini tehlikeye düşürüyorlar.” S. 220

     “Sapkınlarından kuşkulanınların ne yapacakları sorulduğunda, verdiği cevapta özetle bir kuralı dayanmaktaydı “ Tümünü öldürün” kutsal savaş eninde sonunda bir savaştır. Beziers kenti ele geçirildiğinde, ne onura ne yaşa, ne cinse bakıldı. Yirmi bine yakın kimse kılıçtan geçirildi ve sonra kent yağmalanıp yakıldı.”s.224

     İnsanoğlu ettiği zulümü önce yakınına, kendinden olana etti, sonrasında ileriye uzandı. Dayatmalar ve mücadele halen devam etmektedir.

*Umberto Eco Gülün Adı İstanbul 55 baskı 2021

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.