“ Ben Mustafa Necati.  Aslen İzmirli’yim, 15 Mayıs 1919’da İzmir’in Yunanlılar tarafından işgalinden sonra Balıkesir’deki Kuvva-i Milliye teşkilatına katıldım. Milli Mücadele’nin sesi olarak “ İzmir’e Doğru” adlı dergiyi çıkardım. 1920’de Saruhan( Manisa) Milletvekili seçilerek Ankara’daki Meclis çalışmalarına katıldım.  Sakarya Zaferinden sonra Kastamonu İstiklal Mahkemesi Reisi olarak görevlendirildim.

       Kastamonu’ya giderken Ilgaz Dağları’nda kağnılarıyla savaş malzemelerini cepheye taşıyan Anadolu kadınlarının gerçekleştirdikleri fedakarlık ve kahramanlık tablolarına şahit oldum. Erkekler cepheye gitmiş, köylerde ihtiyarlar, çocuklar ve kadınlardan başka kimse kalmamıştı. Onlar da İnebolu’dan kağnılarına yükledikleri malzemelerle Küre, Seydiler, Kastamonu, Ilgaz güzergahında uzun ve meşakkatli bir yolculuğa çıkmışlardı. Kesintisiz, sürekli bir akışla devam eden bu mübarek kafilelere her rast geldiğimde zayıf öküzlerin çektiği cephane yüklü arabalar ve bunların başlarındaki yanık yüzlü, çıplak ayaklı kadınlar, ihtiyarlar ve çocukları hayranlıkla seyreder, kağnı gıcırtılarının çıkardığı ilahi bir musikiyi dinler gibi olurdum.

       Kastamonu günlerin bu şekilde kahramanlık ve fedakarlık tablolarına şahit olarak geçiyordu. Karlı bir kış günü bir gün önce de yağan karların doldurduğu uzun yollardan geçerek Mahkememiz müfrezesiyle Çerkeş önlerinde kağnılarla cephane taşıyan bir kadın kafilesine rast geldik. Kafileden sessizliği yırtan bir çocuk feryadı yükseliyordu. Kafileye yaklaştık ve selamlaştık. Bizler çok kalın kıyafetlerimizle soğuktan titrerken tek yorganını da arabaya örten bir ninenin çıplak ayaklarıyla karları çiğnediğini görünce, içimde takdirle karışık bir merhamet sızladı. Arkasına sardığı peştamalı içinde hıçkıran bir çocuğun üzerine değil de yorganını niçin arabaya örttüğünü sorma ihtiyacını duydum. “ Üşümez misin sen nine? Bak çocuk donacak, yorganı ona örtsene.” Diye arabanın üstündeki yorganını gösterdim.  

       Nine, bir süre soruma cevap vermedi. Ama benim cevap beklediğimi anlayınca kağnının üstündeki yorganın kenarlarını düzelterek: “ Kar sepeliyor evladım, millet malıdır, nem kapmasın!” dedi. O zaman anladım ki nine cephanelerin ıslanmaması için bu fedakarlığı yapıyordu. Az önceki merhametimden utandım. Gözlerimden yalar boşandı. 24 Ağustos 1922’de Amasya İstiklal Mahkemesi Reisliğine atanmam sebebiyle Kastamonu’dan ayrıldım. Ama Kastamonuluların Milli Mücadele’de İstiklal Yolu’nda yaptıkları fedakarlıkları hiçbir zaman unutmadım..”

       Benzer olayları da Kastamonu ve İnebolu Havalisi Komutanı Mahmut ( AKYÜZ) Paşa da hatıralarında anlatmaktadır. Karakol ve M.M. Grupları mensubu gizli kahramanların kaçırdıkları cephane ve silahları İstanbul’dan mavnalarla İnebolu’da sahile boşaltmaları ve kağnılara yükleme işlemlerini yediden yetmişe tüm İnebolu ilçesinde yaşayan kadınlar, çocuklar ve ihtiyarlar yerine getirmişlerdir. Hatta Mahmut Paşa bile sırtında cephane sandıklarını taşımıştır. Bu kahraman Anadolu kadınları Milli Görev uğrunda çocuklarını ve bebelerini bile feda etmişlerdir. Bu uğurda Şerife Bacı kendini feda etmiştir, Necibe bacı ve diğer isimleri bilinmeyen kadınlarımız unutulmaz kahraman kadınlarımızdır.  Tarih, onların isimlerini yazma ama onlar isimlerini tarihimize altın harflerle yazdırmışlardır. 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.