Suriye’nin Doğu Guta bölgesinde muhaliflerin kontrolündeki Duma ilçesine 7 Nisan 2018 tarihinde kimyasal saldırıda bulunuldu ve yetmiş sekiz masum insan hunharca katledildi. Bugüne kadar birçok defa kimyasal silah kullanmış olan Esad, bu saldırıyı kendilerinin yapmadığını açıkladı ve hamisi Rusya da bu açıklamaya destek verdi.

Bu katliama ABD, İngiltere ve Fransa sanki bu kimyasal silahlar Suriye’de ilk defa kullanılıyormuşçasına olağanüstü bir refleksle sözde tepki gösterdiler. Tepkilerin şiddetine bakıldığında bu ülkelerin bu vahşetin Suriye’de ilk defa yaşandığına şahit olduklarını, Rusya ve İran’ın koruyup kolladıkları Esad rejimince sekiz yüz bin insanın konvansiyonel silahlarla katledildiğini görmediklerini ve duymadıklarını sanırsınız. Hâlbuki bu son katliama kadar Esad, iki yüze yakın kimyasal silah saldırısında bulunmuştur.

Duma’daki kimyasal silah kullanımının BM mekanizmasıyla soruşturulması ve sorumlularının tespiti için ABD’nin BMGK’ye sunduğu karar tasarısı teklifi, BM mekanizmasının bağımsız olamayacağı gerekçesiyle Rusya tarafından veto edildi. Aynı muhtevalı Rusya’nın karar tasarısı teklifinin de soruşturmayı yürütecek yetkilileri belirleme hakkının Rusya‘ya verildiği gerekçesiyle ABD’nin ağırlığıyla reddedildi. Demem o ki BMGK’deki hukuki süreç, ABD ve Rusya arasındaki “Soğuk Savaş” alışkanlıklarından kalan kayıkçı kavgasıyla tamamlandı. Sırada haydutluk vardı. Suriye’de ve Ortadoğu’da ABD planlarının İngiltere ve Fransa’yla yeni bir safhaya taşınmasına sıra gelmişti.

Söz düellosuyla devam eden süreç, Suriye’nin ABD- İngiltere-Fransa ittifakınca vurulmasıyla noktalandı. İnsanlıktan nasibini almamış bu yamyamlar, Suriye’de kimyasal silahlarla öldürülen insanları suiistimal ederek her zamanki gibi menfaatlerine alet ettiler. Bu emperyalistlerin derdi, zalim ve katil Esad’ın zulmü ve cinayetleri değil; emperyalist menfaatleridir. ABD’nin yaptığı açıklamayla harekâtın sınırlı tutulduğu belirtilerek amacın rejimin ve Esad’ın bertaraf edilmesi olmadığı itirafında bulunuldu. ABD ve şürekâsınca Esad’ın uluslararası hukuku çiğneyerek kimyasal silahlarla insanları öldürmesi iddiası harekâtın gerekçesi yapılarak rejimin Şam, Hama, Humus, Dera ve Süveyda’daki kimyasal silah üretme ve depolama tesislerinin vurulduğu söylendi. Katledilen insanlar ve yakılan yıkılan şehirler, hiçbir zaman bunların umurlarında olmadı; zira Suriye’de ölenler Müslümanlardı ve 14 Nisan 2018 Miraç gecesinde vurulan yer de İslam coğrafyasıydı. Bu harekâtın zamanlaması da manidardır. Bu emperyalist küresel güçlerin üst aklı Siyonizm’in hiçbir kararı ve icraatı tesadüf değildir. Siyonizm; maşaları ABD, İngiltere ve Fransa’ya yaptırdığı bu harekâtla İslam’a ve Müslümanlara olan düşmanlığını sübliminal mesajla bütün dünyaya vermiştir. Bu askeri harekât danışıklı dövüştür. ABD, harekât başlamadan önce Rusya’yı Fransa aracılığıyla bilgilendirmiş ve Rusya da Esad’ı bilgilendirerek vurulacak yerlerde her türlü tedbir alınmıştır. Ne hikmetse, Rusya ile kayıkçı kavgasına tutuşan ABD ve şürekâsı, Rusya’nın Suriye’deki hiçbir üssünü vurmadılar. Rusya da Suriye’yi korumak için Suriye’ye yerleştirdiği savunma sistemlerini bu saldırıda kullanmadı.

Söz konusu harekât, masum insanların Esad’ın zulmünden kurtarılması ve kimyasal silahların kullanılmasının engellenmesi için yapılmamıştır. Asıl amaç, Suriye’de kaybedilen inisiyatifin ABD’ye tekrar kazandırılması, müttefiklerin askeri güçlerin Suriye’ye ve Doğu Akdeniz’e yerleştirilmesi, Astana sürecinin inkıtaya uğratılarak Cenevre sürecine işlerlik kazandırılması; kısa, orta ve uzun vadedeki hedeflerin gerçekleştirilmesinin şeraitinin hazırlanmasıdır. Suriye meselesinde ABD’nin füze gösterisinin sebebi, Rusya-Türkiye-İran işbirliğiyle ortaya koyulan Astana sürecinde masada yer bulamamış ve sahada istediklerini gerçekleştirememiş olmasıdır. Türkiye’nin Rusya ve İran ile yaptığı işbirliği sayesinde milli güvenliğimizi tehdit eden PKK/PYD’nin Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtlarıyla kısmi de olsa sınırlarımızdan temizlenmesi, ABD’nin Suriye ve Ortadoğu’daki hesaplarını bozmuştur. ABD’nin amacı, Suriye’de PKK/PYD’den oluşturacağı yüz bin kişilik mobil terör örgütüyle bölge ülkelerinin kontrol altında bulundurulması, bu sayede de İsrail’in güvenliğinin ve varlığının teminat altına alınmasıdır. Nihai hedef de Türkiye başta olmak üzere bölge ülkelerinin parçalanıp bölünerek Arz-ı Mevud’da “Büyük İsrail”in kurulmasıdır. Olaylar değerlendirilirken Siyonizm’in bu hedeflerinden asla vazgeçmeyeceği gözden uzak tutulmamalı ve unutulmamalıdır.

Siyonizm’in uşakları ABD, İngiltere ve Fransa, bu maskeli balonun emperyalist aktörleridirler. Hiç kimse, bu aktörlerin maskeli baloda gerçekleştirdikleri şeytanlıkları görmezden gelemeyeceği gibi, katil Esad’ın zulmünü de görmezden gelemez ve Esad’ı temize çıkaramaz.

Eyvallah!

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.