Roma Hukuku’nda kadın, kendi malına sahip olamaz ve malı üzerinde tasarruf hakkı yoktu, vasiyette bulunamazdı. Roma Hukuku, kadını medeni haklarına sahip olarak kabul etmiyordu, ergin olamazdı. Kadınları, noksan akıllı sayıyordu, Roma’da dul kadının evlenmesi suç sayılıyordu. Kadınlar, adeta ikinci sınıf vatandaş olarak kabul görüyorlardı.

       Gerek İslamiyet öncesinde Türk töresinde ve gerekse İslamiyet sonrasında İslam dünyasında kadınlara hak ettikleri değerler verilmiş, Veda Hutbesinde kadınların haklarından bahsedilmiştir. Oysa aynı duyarlılık medeni geçinen batı toplumlarında görülmemiştir. Haçlı Seferlerine katılan şövalyeler ve diğer askerler, kadınlarının iffetine güvenmediğinden eşlerine Bekaret Kemeri takmak zorunda kalıyorlardı oysa kadın iffetini kocası için değil kendisi için zorunlu bir erdem olarak korumak zorundadır. 

       İngiltere’de birkaç asır öncesine kadar üst düzey yöneticiler, evlenen İrlanda’lı kıza ilk gece ( Gerdek Gecesi) sahip olma hakkına sahiptiler. Bizim inançlarımıza göre ise yönetici, her şeyden önce dürüst, iffetli ve namuslu olmak zorundadır. İngiltere’de On Birinci yüzyıla kadar kocalar, karılarını satabilirdi. Hıristiyanlar, kadına şeytan gözüyle bakmışlardır, kadınlar “ Murdar” kabul edildiği için İncil’e el süremiyorlardı. Ancak Kral Henry döneminde( 1509-1547) kadınlara İncil’i okuma hakkı verilmiştir.  İngiliz Piskoposu Dour’un 1888 yılında Westminster Kilisesi’nde verdiği vaaz esnasında söyledikleri tüyler ürpertmektedir: “  Bundan yüz sene öncesine kadar erkeğin sofrasına oturma hakkına sahip olmadığı gibi sorulmadan söze başlaması da caiz değildi. Kocası başının ucuna kocaman bir sopa asardı ve karısı ne zaman emrini tutmazsa o sopayı kullanırdı. Kadının sözü kızlarına geçmezdi. Erkek çocuklar ise; analarına ev içinde bir hizmetçi kadından fazla paye vermezlerdi.” 

       1840 yılına kadar Avrupa ülkelerinde kadınlara eğitim hakkı verilip verilmemesi tartışılıyordu, uzun tartışmalardan sonra ilk defa Zürih Üniversitesinde kız öğrenciler öğrenim görmeye başlamışlardır. Amerika’da 18. Yüzyılın başlarında kadın hakları ele alınmıştır, Fransız İhtilali sonrası Avrupa ülkelerinde kadın hakları söz konusu edilmiştir, İnsan Hakları Beyannamesi ile bir takım haklar kadınlara verilmiş ve kadınların da insan olduğu ancak o yıllarda kabul edilmiştir. Oysa yüzyıllar önce Peygamberimizin Veda Konuşması ile kadınların her türlü hakları ele alınmış ve korunmuştur. Buna göre, Veda Konuşması, gerçekte ilk İnsan Hakları Beyannamesidir, İslamiyet, medeniyet ve kültür getirmiştir. İnsan, eşref-i mahlukat’tır. 

       Birçok Avrupa ülkesinde kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmemişken, ülkemizde 1930 yılında ilk önce Belediye seçimlerinde kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmiş, 1934 yılında ise Milletvekili seçme ve seçilme hakkı verilmiştir. Medeni geçinen ve bizlere Demokrasi dersi vermeye kalkışan Fransa’da bile kadınlara bizden sonra seçimlere katılma hakkı verilmiştir. 1935 yılında T.B.M.M. de 18 kadın Milletvekilimiz görev almıştır. Satı Kadın, bir sembol olmuştur, 1950 yılında Mersin’de Belediye Başkanı Müfide İLHAN Hanım’dı. Çocukluğumda Müfide İLHAN Hanım’ı tanıma fırsatım olmuştu, Müfide Hanım, Mareşal Fevzi ÇAKMAK Paşa’nın Çanakkale’de şehit düşen kardeşi Üsteğmen Nazif ÇAKMAK’ın kızı idi, bugünkü modern Mersin’in şehir planını bu Hanım Efendi yapmıştır.  

       Avrupalıların, kadın hakları konusunda bizden öğrenecekleri çok şeyler olduğuna inanıyorum.  

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.