Babamız, Askere gidinceye kadar Ali Uludağ’ın Terzi dükkânında çalışmış. Terzi dükkânı onun ufkunu açmış. Askerlikte de ilkokul mezunu olmasına rağmen hesabı kitabı iyi olduğundan, çavuş hazırlık topçu kursuna yollamışlar. Askerlik hizmeti, onun hayatını hep geliştirecek olan İstanbul’da devam etmiş. Hafızası göstermesi bakımından,  İstanbul’da trenle yaptığı yolculuklarda gördüğü yerleri, semtleri sırasıyla ve bazı özellikleriyle, şaşmadan anlatırdı.

      Babası Hüsnü, tasavvufa meyilliymiş, anne babası Hatip Efendiden tanıdığı evlerinkinin yakındaki Mısıroğlu semtindeki tekkede, Mehmet Efendi ve oğlu Hakkı Efendiyi,  sever sayarmış. Hüsnü Dede önce, tarım ürünleri ticareti de yapmış,  tacir dükkânını ortağıyla açmışlar, sonra kendi işin başına geçmiş, Hakkı babam Askerlik dönüşü kısa bir süre sonra babası Hüsnü’nün Tacir dükkânında ortak olarak çalışmaya başlamış.

    Dükkân komşuları Ramazan ustanın kızı Pakize Nurcan ile evlenmiş. Ramazan usta Balkan göçmeni, Beşliklerden diye bilinirmiş, usta bir sanatkâr, zamanında tarım makinelerinin tamirini yaparmış,  sonra daha zahmetsiz bir iş olan çilingirliğe başlamış. Tırhala eyaleti Yenişehir Kardissa’dan, Akhisar’a gelmişler, ilk karısı erken vefat edince, Karısının teyzesinin kızı olan ananemi, Ramazan ustaya vermişler.  

      Ailenin bu evliliğinden iki erkek çocuk çocukları oldu. Anam, hayatı bağlıdır, onun nimetlerini sever babamla sinemaya parklara giderlerdi. Mesela bizim mahalledeki sokakta ilk televizyon bizdeydi.  Mali durumumuzu Sorduğumda biz orta halliyiz derdi. Değerler ve kültürümüze bağlıydı. Sünnet düğünümüzü hiç unutamam.1969 yılındaki Sünnetimizde Karagöz ve Hacivat gösterisi oldu ve Mehter Takımı geldi.

    Babam ticareti hep bir titizlikle yürüttü. Çok kanaatkârdı. Borcu harcı sevmezdi, enflasyonun yüksek olduğu devirlerde, borçlanmak çok kazanç getirmesine rağmen hep tedbirli oldu.  

     Çocuktum ufacıktım, daha okula gitmiyorum herhalde beş altı yaşlarındayım, Dükkânlarda, toprak testilere su doldurulur oradan su ihtiyaçları giderilirdi. Testiyi aldım suyu doldurdum nasılsa fark etmedim, düştüm desti kırıldı. Bir şeyler kıran döken çocukların halini düşündüm, korktum. Babama geldim, testiyi kırdım dedim. Sakince, tamam olsun dedi, işine devam etti. Beni de arkadaşlarımın yanına yolladı.

    On yaşlarındayım, ufak tefek bir çocuk sayılmam, ana dedemlere gece oturmasına gittik.  Dönmüşte, kucak istedim, bir kilometreden fazla yolu, hiçbir şey demeden koca çocuk, onun kucağında gittim.

   Babam çocuklarıyla hep bir arkadaş gibi olur fikrini sorardı. Seçimlerinde herkesi hür bırakırdı.  Hayata çok müdahale etmezdi, ancak temel değerleri vardı. Prensipleri içinde yaşardı, onun yaptığı işlerde tartısı, rehberi, prensipleri olurdu. Kendisinden pek çok duyduğum ve sözde kalmayıp uyguladığı durum ise kişinin prensiplere sahip olması ve prensipler dâhilinde yaşamasıydı.

     Okumayı severdi, çok tekrarladığı bir sözü vardı, Bilmiyorum diyen öğrenir, biliyorum diyene ne denir. Dükkândaki küçük bir yazıhanesinde, iş olmadığı zaman, onu orda okurken görürdük. Tarih, edebiyat, tasavvuf okudu, Yahya Kemal, Samiha Ayverdi, Nihad Sami bunlardan bazılarıydı. Annemin okumayla arası yoktu, babamın kitapları divanım altında olurdu. Benim oyun alanlarım bazen divan altı olurdu. Kitapla ünsiyetim o zamandan başladı zannedersem.  Babam sözüne güvenilir itimat edilir adamdı. Anam, babamın söylediklerine güvenirdi. Çoğunda onu dinler bazen de bildiğini okurdu. 

     Eşleri dostları onun için çok kıymetliydi, terzi Ali Uludağ, Mehmet-Fethiye Başaran, Müşerref Büyükaksoy ondan büyük ve en sık görüştüklerindendi, ayrıca bu halka,  Fethiye Taytaşer,Yahya Turan, Emreham Küey, Abdurrahman Büyüktaş, Selim Altan aileleriyle çoğalmış daha sonra gençlere abilik yapmıştı. 

   İncinme incitme, Yaşadığı sürece kimseyi incitmemeyi, kendine şiar edinmişti. Onun sabrını, hoşgörüsünü hayatın boyunca pek fazla kimsede görmedim. Çok konuşmazdı Çok defalar dost meclislerinde sohbetler koyulaşır bazen işin içinden çıkılmaz durumlar olur, nihayetinde, dinleyen, çok konuşmayan, kendisinden fikir istenirdi. Konuştuğu zaman ise turnayı gözünden vururdu.

     1934 doğumluydu çocukluk yıllarında ikinci cihan harbinin ve memleketin zor şartlarında geçmişti. Hayattan şikâyet etmezdi, olumsuz durumlarda bu bize verilen imtihan derdi fakat yapması gereken şekilde mücadele etmeyi ihmal etmezdi.

 İnce ruhluydu, narin vücud yapısı da hep belirli arazlarla devam etti, genç yaşından itibaren böbrek sorunu yaşadı. 1984 yılında tek çalışan böbreğinden büyük bir ameliyat oldu. 2021 yılındaki vefatından önce son beş senede diyalize beraber gittik, Diyaliz çok sıkıntılı bir tedavi olmasına rağmen hiç şikâyet etmedi. 

     Hayatını, verilen emanetin kıymetini bilerek ve imanlı ve prensipli olarak, hep olumlu yâd edişlerle, sessizce yürüyerek visale erdi. 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.