*Yaymak mastarının “yay” fiil kökünden türetilen ”“yayımlamak” kelimesinin “yayınlamak” şeklinde telaffuz edilmesi ve yazılması doğru değildir. Bilhassa günümüzde televizyondan, basından ve sosyal medyadan ciddiye alınabilecek birçok platform, kurum ve eli kalem tutan birçok insan tarafından bu kelime doğru telaffuz edilmiyor ve doğru yazılmıyor. Türkçe dilbilgisinde fiilden isim yapma eklerinden hem -m hem de -n yapım eki vardır. Her iki ekle “yayım” ve “ yayın” isimlerinin türetilmesi mümkündür; ancak “yayım” bir fiil ismi iken “yayın” bir nesne ismidir. “Yayım”, yayma işi; kitap, gazete, dergi gibi okunacak şeylerin basılıp dağıtılması; neşir. Herhangi bir eserin televizyon ve radyo aracılığıyla seyirciye, dinleyiciye ulaştırılması; neşir anlamlarına gelir. “Yayın”; basılıp satışa çıkarılan kitap, gazete ve dergi gibi neşriyat. Radyo ve televizyon aracılığıyla halka sunulan, duyrulan, iletilen; eser, program, neşriyat anlamlarını ifade eder. Bu münasebetle kelimelerin anlamları dikkate alınarak “yayım” isim gövdesine, isimden fiil yapma eki –la getirilerek “yayım-la-mak” şeklinde türetilmesi doğrudur. Kelimenin doğru telaffuzu ve yazılışı “yayımlamak”tır. “Yayın” isim gövdesiyle yapılan neşriyatın yapıldığı yer anlamına gelen birleşik kelimenin doğru yazılışı da “yayınevi” şeklindedir.

*Televizyonda tartışma programlarında ve basında köşe yazılarında birçok kerli ferli hukukçunun, akademisyenin, köşe yazarının hukuk literatüründe kullanılan “masumiyet karinesi” deyimini doğru yazmadığına şahit oluyoruz.” Masumiyet”, Arapça isimdir ve masumluk, suçsuzluk, kabahatsizlik anlamlarına gelir. “Masuniyet” Arapçada bulunmayan bir kelimedir,  Arapça dil kurallarıyla yapılmış Osmanlıca bir isimdir ve mahfuzluk, eminlik, sağlamlık, korunma, dokunulmazlık anlamlarına gelir. Bu iki kavramın birbiriyle karıştırılarak birinin diğerinin yerine kullanılması, anlamlarının çok farklı olması sebebiyle yanlış kullanmayı doğurur. Hukukta masumiyet karinedir; yani insan aksi ispat edilene kadar suçsuzdur. Kimse suçsuzluğunu ispata zorlanamaz. Suçluluğu ispat suçlayana düşer. “Masumiyet karinesi” hukukun temel ilkesidir. “Masumiyet karinesi” şeklinde kullanılmalıdır. “Masuniyet” ise hukukta bir haktır. Kişi masuniyeti, kişi dokunulmazlığı tabii bir haktır. Kürsü masuniyeti, yasama dokunulmazlığı milletvekillerinin hakkıdır. Kişiler milletvekilliklerini sürdürdükleri sürece haklarında adli soruşturma yapılamaz. Adli soruşturmanın yapılabilmesi için kurallar içinde dokunulmazlıklarının kaldırılması gerekir. Masuniyet, dokunulmazlık demektir. “Kişi masuniyeti”, “milletvekili masuniyeti” şeklinde kullanılmalıdır.

*“Malumun ilamı” deyimini daha çok bazı televizyon spikerleri ve köşe yazarları yanlış kullanarak “malumun ilanı” şeklinde telaffuz ediyorlar ve yazıyorlar. Bu yanlış kullanımın sebebi, “ilam” ve “ilan” kelimelerinin anlamlarının bilinmemesidir. “İlam” kelimesi Arapça “ilm” kökünden türetilmiş “bildirme” anlamına gelen bir isimdir. Hukukta ise mahkeme kararı anlamına da gelir. “Malum” kelimesi de aynı şekilde Arapça “ilm” kökünden türetilmiş “bilinen” anlamına gelen bir isimdir. Deyimin doğrusu da “Bilineni bildirmeye, açık olan bir şeyi açıklamaya gerek yok.” anlamında kullanılan “Malumun ilamı” şeklindedir. “İlan” kelimesi ise Arapça “alen”, “aleniyet” kökünden müştaktır. Duyuru, duyurma, bir şeyi açıkça ortaya çıkarma anlamları vardır. “İlan” kelimesi “malumun ilamı” deyimindeki “ilam” kelimesiyle kökteş değildir. “HDP’nin sırtını terör örgütü PKK’ye dayadığını söylemesi malumun ilamıdır.” cümlesinde deyim doğru kullanılmıştır. “Şehitlerimiz, vatanlarına olan aşklarını canlarını vererek bütün dünyaya ilan ettiler.” cümlesindeki ilan kelimesi de doğru kullanılmıştır.

*”Lafügüzaf” birleşik kelimesinin “laf-ı güzaf” ve “lafıgüzaf” şekillerinde telaffuz edilmesi ve yazılması doğru değildir. “Laf”,  “lakırdı” anlamına gelen Farsça kökenli bir isimdir.  Aslı “gizaf” olan “güzaf” kelimesi  “boş” anlamına gelen Farsça kökenli bir sıfattır; ancak bu birleşik kelimede isim olarak kullanılmıştır. “lafügüzaf” kelimesi Farsça bir sıfat tamlaması değildir. İki Farsça isim, “ve” bağlacıyla birleştirilmiş ve ilk isim sessiz olan “f” sesiyle bittiği için bağlaç “ü”ye dönüşerek kelime “Lafügüzaf” şeklini almıştır. Bu yapıdaki Arapça ve Farsça kelimelerde iki isim arasındaki “ü” (“vü”) bağlacı ayrı yazılsa da bu kelime zamanla kalıplaştığından “Lafügüzaf” şeklinde telaffuz edilir ve yazılır. Telaffuzda “laf” kelimesinin “l” sesinin ince telaffuz edilmesi gerektiği de unutulmamalıdır.

Eyvallah!

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.