İstanbul seçimleri oldu bitti. Hani o esip gürleyenlerin sesleri duyulmaz oldu. Hani “ben ne yaparsam yapayım halk bunları kabul eder, benim her  söylediğim doğrudur, her doğruyu ancak ben bilirim” havasında olanlar dut yemiş bülbüle döndüler. 31 Mart’ta bir fiske vurulmuştu, 23 Haziran’da okkalı bir şamar vurdu millet o höykürenlerin suratına. Takke bir tarafa gitti, kel de fena çıktı ortaya. 31 Mart kararlarına hukuki olmayan  bir kararla  seçimin iptal edilmesi ve halkın iradesinin yok sayılması 23 haziran’da sandıkları patlattı. Halk’ta cevaben “Benim irademi yok sayanların, beni küçümseyenlerin, kendini allem-i cihan görenlerin, benim iradem üzerinde irade tanıyanları, ben de böyle yaparım!” diyerek mesajını verdi. “Herkes konuşur halk susar, halk konuştu mu herkes susar”  tabiri bir kez daha vücut buldu. “Bir şeyler olmamışsa bir şeyler olmuş” ‘un içeriğini halk çok güzel tevil etti. 31 Mart seçimlerinde iptal gerekçesinde karşı oy kullanan hakimler bir hukuk dersi verdi. Tabi ki anlayana. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kanunda yazmasına rağmen mühürsüz 2.5 milyon oy pusulası sırf seçmen iradesi heba olmasın diye YSK kararıyla kabul edildi. Fakat bu seçimlerde devletin kaymakamlarının atadığı sandık başkanlarının memur olmaması hasebiyle seçim iptal edildi. Aynı sandık kurulları cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de vardı.  Yok  kısıtlılar oy kullandı, yok hükümlüler oy kullandı, yok ölüler oy kullandı diyerek ortalığı vaveylaya verenler Cumhurbaşkanı seçimlerinde YSK’nın aldığı kararı görmezden geldiler. Şimdi buradan sormak gerek. Eğer 31 mart seçimlerinde 13750 oy farkı ile Binali Yıldırım kazanmış olsaydı bu  kadar kıyamet yine kopacak mıydı? Kaldı ki o sabah Binali Yıldırım 3500 oyla kazandığını açıkladı. Ben kazanırsam hay hay, sen kazanırsan vay vay. Bunların demokrasiden anladıkları bu. 

Artık siyasette bir şeyler farkına varılmalı. Halk sert söylemler, itham edici söylemler, incitici söylemler istemiyor. Halk siyasetçiyi yumuşak, sevecen, adil, güler yüzlü, barış dilini kullanan bir söylem üretmesinden yana. Bunu gerçekten Ekrem İmamoğlu ilk seçimde meydanlara indiğinden bu yana bu yumuşak, barıştırıcı, sevgi dilini başarı ile kullandı. Çocuklara, gençlere, kadınlara, kent yoksullarına, işsizlere dokundu. Ve seçmenden gelen cevapta  olumlu oldu. Karşı taraf ne dedi? Zaten ilk seçimde meydanlarda Binali Yıldırım’ı göremedikte , Cumhurbaşkanı, İçişleri Bakanı MHP liderini gördük. Onlarında söylemi, “Zillet,illet, terörist, vatan hainleri” gibi söylemlerden medet umdular. Hele ikinci seçimde “Pontus, Sisi, Fetö’cü, Kandil’le sözleşme yapanlar vs. gibi söylemlerle halkın kafasını zehirlediler. Yetmedi , demek ki bu söylemler seçimi kurtarmaya yetmemiş ki, sadece Avukatları ve yakın akrabaları ile görüşmesi gereken İmralı canisine bir de akademisyen gönderdiler ve İmralı canisinin mektubuna can simidi gibi sarıldılar. Hatta Milliyetçiliği kimselere kaptırmayan Bahçeli bile mektuptan medet umdu. Umdu da hiç biri işe yaramadı. Halk Osmanlı tokat’ını geçirdi.  806 bin oy bindirdi, kimsenin itiraz edemeyeceği gibi bir rakam farkıyla da seçimi  İmamoğlu aldı. Aslında halk bir mesaj verdi. Yeni tip siyasette kavganın, küfür’ün yeri yok artık. Sevecenlik, güler yüz adalet, barış dili var.  Bunu yapmayanlara daha çok Osmanlı tokat’ı var. Ama ne takke düştü be, ve kel meydana çıktı? Ne Osmanlı tokat’ıymış o!

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.