Zamanlar Birinci Dünya Harbi’ni göstermektedir. Türk Ordusu çölü geçecektir. O çöl ki; Tih çölü, Sînâ çölü derler; târih boyunca pek az hükümdara geçmek nasip olmuştur. Büyük İskender, Napolyon, Yavuz Selim bunlardan bir kaçıdır. Burada canlı hayvanlara pek rastlanmaz, her taraf kum denizidir. Ağaç ve gölge yoktur. Geceyle gündüz arasında çok sıcaklık farkı vardır. Kum fırtınaları insanı yutar. En önemlisi de su çok azdır.

Osmanlı Devleti bu savaşta, Arap yarımadasında dört cephe açmıştır. Devlet, ardı ardınca üç harpten yeni çıkmıştır. Uzun zamandır muhârebe ve toprak kaybedişler devam etmektedir. Savaş yorgunu olan ordunun teçhîzâtı ve teknolojisi eskidir. Onu hasta adam olarak görmektedirler. Müttefikimiz olan Almanlar ise, bize silâh, teçhîzat, personel, subay ve mâlî destek yapmaktadırlar. Osmanlı’nın başarısı, düşmanlarını yıpratması onlarının da işine gelmektedir.

Bitti denilen, paylaşılması, bölüşülmesi için hazırlıklar yapılan Osmanlı’ya karşı bu savaşta son darbeyi indirmek istemektedirler. En zor zamanlarda dahi vaz geçmemek, gāyesi için her türlü fedakârlığı yapmak Türk’ün ve ordusunun önemli özelliğidir. Lâkin Osmanlı Devleti dünyânın en güçlü ülkesi sayılan İngiltere’yi Süveyş’te durdurmak ve dahası Mısır’dan kovmak, atmak için harekete geçmiştir ve buna da “Kanal Harekâtı” denmiştir.

Kanal cephesi komutanı Alman Baron Von Kress’in de belirttiği gibi Anadolu askeri mükemmel, cesur, kanaatkâr, gözü pektir. İtaatkâr, mütevekkil ve sâdık bir askerdir. Bu orduya halktan gönüllü birlikler de katılır. Hattâ bu gönüllüler arasında vatan ve îman aşkını bir tutan Kādirî, Mevlevî, Rufâî dervişleri de bulunur ki, basında resimleri de yayınlanmıştır. Kudüs’te Mescidi Aksa’da vatanın ve dînin muzafferiyeti için zafer duâları yapılır.

Hazırlıklar arasında bitmez, tükenmez çölü ortadan geçmek için on bin civârı deve temini de vardır. Yollar yapılır, su boruları döşenir, yirmi bin civârı asker hazırlanır. Dombaz denilen Süveyş Kanalı’nı geçmek için teneke kayıklar temin edilir ve yola çıkılır. Aralık 1915 de harekât başlar.

Şubat ayında Süveyş Kanalı’na varıldığında düşmanın da hazırlıkları tamamdır. Kanalı çepçevre saran raylı bir sistem döşerler ve her yere makineli tüfekler yerleştirirler. Kanalın karşı tarafından açılan yoğun ateşle birlikte, dombazlar delik deşik olur, karşıya çıkan 600 askerimiz orada şehit olur. Ordu geri çekilir. Harekâttan netîce alınmaz.

Türk’ün mizacında pes etmek yoktur. Birinci Kanal harekâtından bir yıl sonra ikincisi yapılır. Lâkin bu muhârebede de ordumuz mağlûp olur, nice vatan evlâdının temiz kanı o topraklara akar.

Şimdilerde Arap kıtası üzerinde meydana gelen nice kargaşa ve zulümlere gözyaşı akıtırken, kendi öz topraklarımızın ötesinde, o toprakları kanlarıyla sulayan vatan evlâtlarını unutmamamız adâlet ve vefâ borcumuzdur.