Ferit Develioğlu’nun Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lügat’inde Arapça isim olan “ehliyet” kavramı; işe yarar hâlde bulunma, bir işi hak edebilecek durumda bulunuş, salahiyet, yetki, mahirlik, iktidar, liyakat, kabiliyet, kifayet, mensubiyet, akrabalık; iktidar, liyakat ve kabiliyet vesikası kelimeleriyle; yine Arapça isim olan “liyakat” kavramı da layık olma, değerlilik, yararlık, iktidar, hüner, fazilet kelimeleriyle manalandırılmıştır.

Ehliyet ve liyakat kelimelerini günlük hayatımızda lügat manalarıyla kullanmakla beraber daha çok ilm-i siyaset (devlet-toplum yönetimi) sahasındaki manalarıyla kullanıyoruz ve anlıyoruz. İlm-i siyasette ehliyet ve liyakat; bir işe hakkını vermek, işi hakkıyla ve en güzel şekilde yapmak kaidelerine dayanır. Bu kaidelerin temelini de emanete sahip çıkmak, emanetin hakkına riayet etmek ve adalet oluşturur. Bu münasebetle de ilm-i siyasetle iştigal eden insanların bu düsturlara uyarak ahlaklı olmaları elzemdir.

Allah, emanetin ehil ve liyakat sahibi olanlara verilmesini, adaletle hükmedilmesini “Allah size görevleri mutlaka ehline (layık olana, uzmanına) vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah; hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.” (Nisa/58) ayetiyle ebedi ve genel bir emir olarak lütuf buyurmuştur. 

Ehliyet-liyakatin ve adaletin ne kadar büyük bir mesuliyet olduğunu ve ne kadar ehemmiyetli bir düstur olduğunu gösteren bu ayet-i kerimenin nüzul (vahyediliş) sebebi de çok manidardır. Rasülüllah (s.a.) Mekke’yi fethedince Kâbe’nin bakıcılığını yapan Osman Bin Talha kapıyı kilitlemiş, Kâbe’nin üzerine çıkmış ve anahtarı vermeyi reddederek “Senin peygamber olduğunu bilseydim, onu verirdim.” demişti. Hz. Ali, Kabe’nin anahtarını ondan zorla aldı ve Kabe’nin kapısını açtı. Rasülüllah (s.a.) içeri girerek iki rekât namaz kıldı. Rasülüllah (s.a.) namazını bitirince Rasülüllah’ın (s.a.) amcası Abbas, anahtarı ve şerefli bir görev olan bakıcılığı kendisine vermesini istedi.  Bu olay üzerine yukarıda zikredilen ayet-i kerime nazil oldu. Rasülüllah (s.a.), Hz. Ali’ye anahtarı eski vazifeliye vermesini ve ondan özür dilemesini emretti. Yaşanan bu olaydan sonra Osman Bin Talha İslam’la müşerref olmuştur.

Allah Rasülü (s.a.) bir hadis-i şeriflerinde kendisine kıyametin ne zaman kopacağını soranlara cevap olarak şöyle buyurmuşlardır: “İş, ehli olmayan kişilere verilince kıyameti bekle; kıyametin kopması pek yakındır.” (Buhari)

İşin ehline verilmemesinin ve liyakate gerekli ehemmiyetin verilmemesinin toplumda kıyamete yakın olumsuz sonuçları ortaya çıkaracağını belirtiyor Allah Rasülü (s.a.). 

Kamu hizmetlerinde ve ilm-i siyasette ehliyet-liyakate itibar edilmemesi hem ehil olmadığı hâlde görev verilenlere hem görevin kendisine hem de topluma karşı yapılan bir zulümdür. Hiç kimse ve hiçbir kamu yönetimi zulüm ile abat olmaz.

“…. Allah, zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.” (Al-i İmran/86)

Toplum, devlet yönetimine devleti yönetmeye ve millete hizmet etmeye ehil ve layık olanları getirmelidir. Toplumu oluşturan herkes, bu görevlendirmeden fer fert mesuldür. Hiç kimse bu sorumluluktan kaçamaz. Kamuda görevlendirme yapılırken adama göre iş değil, işe göre ehil ve layık olan insanlara görev verilmelidir. Kamuda görev teklif edilen insanlar da layık olmadıkları işi, makamı kabul etmemelidirler. Kültürümüzün davranış kalıplarından olan ancak günümüzde unutulmaya yüz tutan “Görev talep edilmez, görev tevdi edilir.” düsturu tekrar hatırlanmalıdır.

“…. Yaptığınız işi güzel yapın, Allah işini güzel yapanları sever.” (Bakara/195)

“Biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler; sorumluluğundan korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir.” (Ahzab/72)

Allah’a karşı emanet olarak yüklendiğimiz kulluk sorumluluklarımızı yerine getirerek zalimlerden ve cahillerden olmayalım, imtihanı kaybedenlerden olmayalım.

Eyvallah!

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.