Türkler neyi kaybettiklerini yeniden hatırlama melekelerini devreye sokuluncaya kadar anlatılagelen masalları dinlemeye ve istemedikleri icraatlara imza atmaya mahkûmdurlar! Beynelminel sistemin damarlarımıza zerk ettiği değer yargıları, ekonomik sistemi ve devlet felsefesi bunu gerektirmektedir! Kadim Türk devlet anlayışı ve Türk Birliği düşüncesi bu anlamda yeni bir çağın habercisi sayılmalıdır.

Yeniden ayağa kalkma cesareti gösteren milletimizin uzak geçmişinin tecrübeleri, geleceğe yönelik düşünce ve hayat modelleri yeniden  hayat buluncaya; büyük ve güçlü birliği dünyaya şamil kılıp yeniden uygulama alanı buluncaya kadar başka bir kurum, ülke, sistem ve bloklardan yardım eli beklenmemelidir! 

Tutunacak bir dal, kurum, sistem ve devlet modeli aranıyorsa kendi geçmişini araştırmak ve insanlığı yeniden inşa edecek, kurtaracak, kuşatacak medeniyet algı ve anlayışını sadece kendilerinden olduğuna emin olduklarıyla mümkün olacağına inanmak zorundadır! Bu yolda atılacak adımları uzak geçmiş ve gelecek düşüncesiyle atılmak zorundadır.

Türk dünyasına yönelik son dönemde birlik, birliktelik, Birleşik Türk Devletleri düşünce ve pratiğini geçekleştirmenin yolu her şeyi sil baştan başlamayı mı gerektirmektedir? 

Şu ana kadar bize değerli gösterilen kazanımlarımızın hiçbir kıymeti harbiyesi yoksa ve bunlar arasında seçim yapmak, ittifaklar kurmak gerekecekse ne yapılacaktır? Bunları gerçekleştirme yolunda atılacak adımlar, yapılacak çalışmalar sırasında mümkün görülen imkânlar gerçekleşmezse ve fırsat verilmezse nasıl bir tutum takınılacaktır?

Türk Dünyasında yaşanan gelişmeler adına şu ana kadar kazanç gördüklerimizin bizim için bir kıymeti harbiyesi yoksa her şeyi yeniden başlamak gerekecektir! 

Ancak Türk Dünyasında yaşanan iki yüz yıllık olumsuz tecrübeler ve birikimin bize getirdiği nokta Türk Devletleri Birliği çatısı altında toplanmayı zorunlu hale getiriyor ve bunu bile isteye; plan ve program dâhilinde hiçbir devletin, örgütün etkisi altında kalmadan yapıyorsak bu kazanımın bizim için bir milat olarak kabul edilebilir.

Unutulmamalıdır ki fırsatlar her zaman devlet ve milletleri bekleyen nimetlerdir. Bir anlamda Kut her zaman bizi beklemektedir. Birilerinden  fırsat ve lütuf  beklemek acizlerin sığınağıdır. Fırsatlar şartları iyi değerlendiren akillerin kalplerinde durmakta ve ortaya çıkacak fırsatlar, zaman, zemin ve bu uğurda çaba sarf edecek insan, hayat ve yönetim modellerini beklemektedir. 

Kut, Nizam-ı Âlem, Kızılelma… Yolunda Türk düşünce ve pratiğini yeniden hayata geçirme yolunda hareket edenlerin hareket alanları geniş, fırsatlar hazırdır.  Tarihi tecrübe bu yolda mücadele edenlere her zaman bu imkânı vermiştir, verecektir. Yeter ki istemeyi bilen ve bu uğurda gönüllerin aynı anlayışla çarptığı, aynı uğurda birleştiği gür sesimiz duyulsun!

Devlet ve kurumların inşasında öncelik insanların zihinsel inşasıdır. İnsanların inşasında yeni heyecan ve yeni hayat modellerine, yeni yönetim ve örgütlenme modellerine ihtiyaç duyulmaktadır. Öncelik Türk devlet ve toplulukları arasında yöresel adlandırmalardan, farklı alfabelerden kurtularak işe başlamak, ortak yönleri ön plana çıkararak hareket etmek gerekmektedir.

Türk Milletinin benliğinde her daim gizli bir cevher gibi bekleyen kutsal gücü bulup çıkaracak çalışmalara duyulan ihtiyaç her şeyden daha öncelikli ve önemli olarak görülmektedir. 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.