Türkler batıya doğru sağlam bir şekilde ilerlemeye devam etmektedirler. Kudüs ve Anadolu fethedilmiştir. Daha sonra Bizans İmparatorluğu’nu hedefe alıp Konstantinopolis’i ele geçirme tehlikesi yaratınca, Bizans İmparatoru I. Aleksios, Türklere karşı, kiliseden yardım istemiştir. Papa II. Urban, Avrupa’daki bütün Hristiyanları, Kutsal Toprakları geri almak için Müslüman Türklere karşı savaşa çağırır.

Urban, büyük reformcu Papa VII. Gregorius’un koruyup yetiştirdiği bir din adamıydı, hedef ve ülküler devamlılık gösteriyordu.

Urban, büyük reformcu Papa VII. Gregorius’un koruyup yetiştirdiği bir din adamıydı.

Fransa’daki Clermont Konsülünde, yüzlerce din adamı ve soylunun toplandığı bu büyük oturumda Urban, hem zenginleri hem yoksulları iç çekişmeleri bırakmaya, Doğu’daki Hristiyanlara yardım etmek ve Kudüs’ü geri almak, Türkleri durdurmak için kutsal bir savaşa çıkmaya çağıran ateşli bir konuşma yaptı. Müslümanları kötüleyerek, onların Hristiyanlara yönelik sözde zulümlerini abarttı ve Mesih’in hizmetinde ölürse herkesin günahlarının affedileceğini vaat etti.

Papa II. Urban’ın 27 kasım1095’de Avrupa’daki tüm Hristiyanları Müslümanlara karşı savaşa çağırarak, Kutsal Toprakları geri almak için Haçlı Seferleri’nin başlamasına yol açtı. Bu çağrı, “Deus vult!” — “Tanrı böyle istiyor!” — haykırışıyla hafızalara kazındı:

Kudüs'ten ve İstanbul'dan çıkan elem dolu ifadeler defalarca kulaklarımıza geldi. Yani şöyle ki, Pers krallığında ortaya çıkan uğursuz ve Tanrının varlığından uzak bir ırk olan Büyük Selçuklu Türkleri, öyle bir ırk ki onların kalbi doğru değil ve ruhları Tanrı'ya karşı sadakatlerini kaybetmiş. Onlar, şiddetli bir şekilde Hıristiyan topraklarını istila ettiler ve oralardaki nüfuzumuzu yağma, ganimet ve ateş ile azalttılar.

‘Mesih’in askerliği’, ‘Tanrının seçilmiş halkı’ ve ‘kutsal toprakları özgürleştirmek’ söylemiyle genç, yaşlı, fakir, zengin, köylü, soylu, şövalye, prens toplumun her tabakasından yüz bine yakın insanı binlerce kilometrelik, vahşet ve ölüm dolu uzun bir yolculuğa çıkmaya, yüzlerce Kilise dolaşarak, ikna etmiştir. II. Urban’ın önderliğinde Doğuya düzenlenecek bu sefer vesilesiyle hem Hristiyan Birliği yeniden sağlanacak, hem de Roma Kilisesi dini ve politik güç kazanacaktı. Papa II. Urban’ın I. Haçlı Seferi fikri kıyametin yaklaştığı, Mesih’in gelişinden evvel Hristiyanların savaşla özgürleştirilerek, yeryüzünde Hristiyan egemenliğinin kurulması gerektiği fikrine dayanmaktaydı

“Urban’ın savaş çağrısı hızla yayıldı; din adamları Avrupa’nın her yanında bu sefer için destek topladı. Toplamda 60.000 ile 100.000 kişi Urban’ın Kudüs’e yürüyüş çağrısına cevap verdi. Bu kişiler sadece dindarlıkla hareket etmiyordu: Avrupalı soylular, yeni topraklar kazanma ve ele geçirilecek zenginliklerden pay alma ihtimaliyle de özendiriyordu. Bu soylular, hem yolda hem de Kutsal Topraklarda çok sayıda masum insanın ölümünden sorumlu oldu; “düşman” ilan ettikleri kişilerin mallarına ve mülklerine el koydular. Öte yandan, Hristiyan köylülerin deneyimsizliği ve disiplin eksikliği, eğitimli ve profesyonel Müslüman orduları karşısında büyük kayıplara yol açtı. Sonuç olarak Hristiyanlar başlangıçta geri püskürtüldü; ancak sadece çok büyük bir sayı üstünlüğü sayesinde sonunda başarıya ulaşabildiler.

Urban, 1099 yılında, Kudüs’ün düşüşünden iki hafta sonra ama zafer haberi Avrupa’ya ulaşmadan önce öldü. Onun çağrısıyla başlayan bu savaş, sonraki iki yüzyılda düzenlenen toplam yedi büyük askerî sefere dönüşecekti; Haçlı Seferleri’nin kanlı sonuçları ise günümüze kadar uzanan etkiler bırakmıştı. Urban, 1881 yılında Roma Katolik Kilisesi tarafından aziz mertebesine( beatifikasyon) yükseltildi. “(History.com)

Papa'nın yaptığı konuşma ve fikirlerinden anlaşılacağı gibi, Türklerin Batı'ya doğru ilerleyişinden ne denli kaygı duyulduğu açıkça belliydi…