Türk milleti yüksek bir kültüre sahiptir. Bu devamlılık arz eden, varlığı arayana ve görene ayan beyan olan değerler bizimdir. Elbet tarihimizin içinde inişli çıkışlı zamanlar, olumlu ve olumsuz durumlar olduğu olmuş, değer ve ürünleri kah yükselmiş kah vasata inmiştir.     Yüzyıllardan beri Anadolu’nun dört bir bucağına Tanrı rahmeti gibi serpilmiş sayısız yol, gönül ve söz erenlerimiz vardır. Bunlardan biri de Hacı Bayram Veli’dir. Asıl adı Numan olmasına rağmen hocasıyla bir bayram günü tanıştığı için Bayram olarak anılmıştır.

     Ankara’da Osmanlı hâkimiyetinin başladığı yıllarda, 1352 yılında Ankara yakınlarında doğmuştur. Onun yaşadığı zamandan bahsedelim: 

     Anadolu’da hüküm süren Şelçuklu varlığı, 1243 Kösedağ savaşında Moğollara kaybedince, Anadolu İlhanlı hâkimiyetine geçti.   Batı Anadolu’da Türkmen Beylikleri güç kazanmaya başladı. Bu zamanlarda Mısırdaki Türk Memluklu devleti Halep ve Şam diyarlarını da elinde tuttuğundan Anadolu’daki İlhanlılarla güç mücadelesine giriştiler. Memluklular kuzeye yönelip Malatya, Elbistan, Divriği taraflarını ele geçirdiler. 1330’lardan itibaren İlhanlı gücü zayıflayıp Türkmen beylikleri güçlenir oldu.” 1340’larda, Anadolu Beylikleri, hem İlhanlı gücüne karşı dikkatli, hem de varlıklarını devam ettirmek amacında idiler. Bu beylikler arasında, Karamanoğulları, Konya tahtına hâkim olduklarından kendilerini Türkiye Selçuklu Devleti'nin mirasçısı sayıyorlardı. Hamid, Germiyan, Candaroğulları, Menteşe ve Saruhan Beylikleri de sınırlı sahalara sıkışmış idi.” “T.Baykara” Selçuklu Mirası için Karamanoğulları, Ertana Beyliği ve Osmanlı Beylikleri mücadele etti, Türkmen Beylikleri arasında mücadeleden Osmanlı galip çıktı ve Anadolu’da birliği sağladı. 

     Ankara, Selçuklu şehzadelerinin gönderildiği, kültürel zenginliğe sahip ticaretin canlı olduğu merkezlerden biriydi. Orta Anadolu’da. Ziraatın hem merkezde hem etrafında kuvvetle yapıldığı şehirdi. Böylece bu şehir gelişmiş ve sosyal ve iktisadi güce erişmişti.

    Osmanlı’ Ankara savaşındaki yıkımdan bir müddet sonra yeniden toparlandı ve yönünü Rumeli ve batıya döndürdü bu süreçte Ankara’nın, Anadolu gibi iktisadi durumu biraz gerileyecektir.

     Hacı Bayram tahsisline Ankara’da başlamış, Kara Medresede müderrislik-hocalık yapmış, Manevi ilimleri Şeyh Hamidüddin-Somuncu Baba’dan öğrenmiş ona bağlanmış, birlikte, üç yıl süren seyahatte Şam ve sonra Hicaza gitmiş hacı olmuş Ankara’ya dönmüştür.  Bayramilik tasavvuf kolunu kurmuş ve hocalık etmiştir. Şöhreti üst seviyeye çıkınca çekememezlikler çoğalmış, şikâyetler üzerine devrin Padişahı II. Murad huzuruna çağırmış ve yapılan görüşme sonrasında kendisine saygı ve hürmette bulunmuş, Padişah huzurundaki bir sohbette İstanbul elbet fethedilecektir müjdesini vermiş, buna Sultan Murad’ın ömrünün yetmeyeceğini, ancak fethin beşikteki şehzade Mehmet ve Akşemseddin’e nasip olacağını bildirmiştir.

     Bir vird ile dört şiiri günümüze ulaşmıştır fakat en mühim tarafı ise hocalığı ve yetiştirdiği talebeleridir. Bunların bazıları Eşrefoğlu Rumi, Ömer Sıkkini, Yazıcızade Mehmed, Ahmet Bican, şair Şeyhi gibi daha birçok değerli kimsedir.

     “ Teknolojini ve ekonominin medeniyetlere hâkim olduğu son asır dünyası üzerinde, insanlık yeni meseleler, sorunlarla karşı karşıya bulunmaktadır. Mevcut ve istikbaldeki maddi imkânlar, insanoğlunu tatmine yetmediği gibi yeni sorunlar da ortaya çıkmıştır.” Kendi birikimlerimizi ülkü ve düşünüşlerimizi sanatımızı ileriye taşımak, vatanımız için bizim olmazsa olmazlarımız olmalıdır ki yazımızı Onun bir şiiri ile bitirelim

Bayram’ım imdi, Bayram’ım imdi

Bayram edersin yar ile şimdi

Hamdü senalar hamdü senalar

Yar ile bayram kıldı bu gönlüm

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.