Dünyaya  iki  elimiz  boş geldik yine iki elimiz boş gidiyoruz. Kanuni Sultan Süleyman,  vefat   edince  vasiyeti üzerine bir elini tabutunun dışında bırakmışlar, üç kıtaya 46 yıl hükmeden Koca Padişah öbür dünyaya eli boş gidiyor mesajını veriyor.  Elimizle ediyor, boynumuzla çekiyoruz, belayı ya elimizden ya da dilimizden çekiyoruz, elimiz ayağımız durmuyor, bazen  Mevla’yı  bazen de belayı  arıyor ve buluyoruz.  Bir gün yokluk çekiyor, ertesi gün bir elimiz yağda bir elimiz balda yaşıyoruz. 

       Baba eline baktığımız için bir elimiz yağda, bir elimiz balda, hiçbir işimize dört elle sarılmadığımız için elimizin ne işe yaradığını düşünmüyoruz.  Emelsiz, temelsiz yaşadığımız halde dünyayı ele geçirmeye çalışıyoruz. Elimizde olmadan dünyaya geldik yine elimizde olmadan bu dünyadan fani dünyaya göç ediyoruz. Çalışıyor, kazanıyor ve biriktiriyoruz ama harcamaya kıyamadığımız maddi varlıklarımızı ele bırakıp gidiyoruz. Hiç kimsenin elini öpmeyen, büyüğünün elini öpmeyi bilmeyen adam azgını, orman kaçkını maddi menfaati ve makam için el etek öpüyordu. İpleri başkasının elinde idi, hep başkalarının eline bakıyordu, hiçbir şey elinin altında değildi. Ele veriyordu talkını, kendi yutuyordu salkımı. Elin aklıyla yaşıyordu, elin atına emanet bindiği için çabuk iniyordu, atın dizginlerini eline alamıyordu.  Adamın biri çocuğu eline alıp bir güzel patakladı. 

       Bilgisinde ve yeteneklerinde  hiç  kimse  O’nun  eline su dökemezdi,  ileri yaşına rağmen mesleğinden el çekmemiş, ele güne muhtaç olmamak için çalışıyordu. Ele avuca sığmaz bir çocuk iken kendisine el veren ustasına hürmette kusur etmezdi, el emeği ve göz nuru ile çalıştığından kendisini yetiştiren ustasını el üzerinde tutardı.  Eli hem kalem hem  ekmek   tutardı.  Hiç kimsenin karşısında el pençe divan durmazdı, başkalarına el açmadığından her sorunu serbestçe ele alırdı. Kim konuşursa alkışlamazdı, el çırpmazdı, boyun eğmezdi.  Çok güzel saz çalardı, sazını eline alır, Türkü   söylerdi, kendisini,  nefsini el kapısına düşürmeyen Rabbine şükrederdi. “ Dürüst kalacağımıza dair Mukaddes Kitabımız üzerine el basalım, yemin edelim. “  derdi. Salonda çalgılı çengili düğün yapmazsak el alem ne der diye düşünüyordu.

       Eli para görünce, eli darda olanlara el altından el atardı, el el üstünde oturanlara tembellikten el çektirirdi,  gelecekte el elde baş başta kalarak mahzun olmaktansa gelin el ele verelim, elimizin değdiği her  yeri  abad edelim, elsizlerin eli, dilsizlerin dili olalım, kimseye el kaldırmayalım, el kadar sabilere sahip çıkalım, çaresizlikten el ovuşturmayalım.  Küsleri barıştıralım, el sıkıştıralım. Fırsatları elden kaçırmayalım, hayır dua elde edelim, hayır duaları elden kaçırmayalım, yokluklar karşısında eli mahkum   olmamak için elimizi çabuk tutalım.  Birlik içinde olalım, dirlik bulalım, bir elin nesi var/ İki elin sesi var. El elden üstündür. Veren el, alan elden üstündür. İyilik yaparsak elimiz hep üstte kalır. Cenaze görünce tabuta el verelim, omuz verelim. Kimsesizlerin elinden tutarsak gün gelir bizim de elimizden tutan bulunur.  İki elim,  haram ve kul hakkı yiyenlerin, Devletimize ve Milletimize ihanet edenlerin, Allah’a şirk koşanların iki cihanda da  iki yakasında olacaktır.        

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.