Manisa İl Milli Eğitim Müdürü Mehmet Uğurelli, Engelli Haftası kapsamında Manisa İl Milli Eğitim Müdürlüğü, Şehzadeler ve Yunusemre İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nde görev yapan engelli personeller ile kahvaltıda bir araya geldi.
Manisa Öğretmenevi’nde düzenlenen kahvaltıya Manisa İl Milli Eğitim Müdürü Mehmet Uğurelli, Şehzadeler İlçe Milli Eğitim Müdürü Metin Gençay, Yunusemre İlçe Milli Eğitim Müdürü Yıldıray Demirtaş katıldı.
Manisa Güzel Sanatlar Lisesi öğrencilerinin mini müzik dinletisi eşliğinde gerçekleştirilen kahvaltı orgaznisayonunda İl Müdürü Uğurelli, kahvaltıya katılan engelli personellerine birer çiçek takdim etti.
Kahvaltı ardından engelli personeller adına İl Milli Eğitim Müdürlüğü İnşaat Emlak Birimi İhale Bürosunda Şef olarak görev yapan Öznur Karaağaç, gerçekleştirilen organizasyon için İl Milli Eğiti,m Müdürü Uğurelli ye teşekkür etti.
Engellilik kavramının çok derin bir kavram olduğunu ifade eden Karaağaç, engelliliğin hayatınıza doğuştan da girebildiğini ya da yaşamın bir bölümünde engelli olunabildiğine vurgu yaptı.
Bu kavramla tanıştıktan sonra hayatla çabalamaya, yeniden bir yaşam savaşına başlandığını belirten Karaağaç, "Bu savaş gerçekten çok çetin bir savaş çok fazla zorlukla geçiyor çok fazla karşılaştığınız zorluk var, kabul ettirme süreci var. Hükümlülüklerimiz konusunda bize destek olun. Engelli arkadaşlarımızın nelere ihtiyaca var onlara yardımcı olun” diye konuştu.
Sözlerine Güzel Sanatlar Lisesi öğrencilerine müzik dinletisinden dolayı teşekkür ederek başlayan Manisa İl Milli Eğitim Müdürü Mehmet Uğurelli, “Bütün amacımız onların geleceği sağlam adımlarla yürüyebilmek için sağlam adımlarla ve dimdik hayata hazırlanabilmesi. As olan hatırlamaktır. Takvim yaprakların birer birer geride kalırken ömrümüzden geride as olan şey bir hoş seda bırakmak ve doğru idrak edilebilmek düşüncesi. Bugün de burada olmamızın en önemli sebebi hatırlamanın bir vicdan meselesi. Bir dert, bir dava, bir ideal olduğunu belirtmek hususudur. Yeri gelir birçok hususu görürüz, göremeyiz. Bakarız, fark edemeyiz. Duyduğumuzu sanırız, hissedemeyiz. Bütün bunları üst üste koyduğum zaman ya da alt alta fark ettiğim şey şu ki? Görmek için göze mi ihtiyaç var, yoksa gönüle mi? Duymak için kulağa mı ihtiyacımız var? Yoksa bir kalbe mi? Ya da karşımızdakini anlamak için ihtiyacımız olan şey duyu organlarımızın varlığı mı? Bence görmek gönülle yapılan bir iş. Tıpkı biraz önce kıymetli öğrencilerimizin eserler arasında yer verdiği, Aşık Veysel'de olduğu gibi. Aşık Veysel görme engelli bir sanatçımızdı. Göremiyordu ama bu toprakları, Anadolu'yu, coğrafyayı, benim sadık yarim, kara topraktır diyebilecek kadar tanımıştır. Ve bizim hala enstrümanlarını da tınısı kulaklarımızda mısrası dolaşıyor Aşık Veysel'in. Sadece bu mu? Bazen yürüyemeyiz ama ilerleriz. Nasıl yaparız bunu? Ben bir tarihçiyim. Elbette geçmişten örnek vereceğim. Siz onu çekebilirsiniz. Çok örnek var çünkü. Tarihin gördüğü en büyük komutanlardan biridir Timur. Timur İmparatorluğu'nu kurmuştur. Sağ ayağı topaldır. Savaşta da sağ elinden de vurulmuştur. Yürümekte zorluk çeker. Hatta ona lenk derler, aksak Timur. O gün onu ciddiye almayanlar bugün hatta o gün haritalardan silindiler. Tarih değişti, kader değişti. Aksaktı Timur. Semerkand'a muazzam bir şehir inşa etmişti. Sadece 8 defa gidebildi. Bütün ömrü savaş meydanlarında mücadeleyle geçti.
Aksaktı ama aslı olan vicdanıydı. Şöyle örnek vereyim Timur'un büyüklüğü için kendi tarihimizden daha hızlı dem vurabilirsiniz belki. Timur büyük devlet adamı, Osmanlı Devleti'nin en büyük hükümdarlarından bir tanesi. Çağ açıp çağ kapatan Fatih Sultan Mehmet doğduğu zaman Osmanlı Devleti Timur'a vergi veriyordu. Bu kadar büyüktü engelli miydi bilmem. Onu hep beraber karar verelim. Ya da duydunuz mu bilmiyorum. Helen Keller diye bir yazar var. Aktivist Oscar ödüllü. Doğuştan göremiyor, duyamıyor, konuşamıyor Fakat yazdıkları, yaptıkları mücadelesiyle bugün Napolyon gibi, ne bileyim Sezar gibi aslında anılan bir isim. Yerli milli aracımız TOGG'un yazılımında Rabia Ceren Yılmaz çalışıyor, Yazılım mühendisi. Doğuştan görme engelli. TOGG aracının otonom sürüşleri üzerine çalışan, yapay sistemler üzerine kod yazıyor. Bizim yerli ve milli aracımızda. Hepinizin bildiği Don Kişot'un yazarı Cervantes. Yine Deniz savaşı sırasında sağ kolundan yaralanıyor. Üç tane ok yiyor. Cervantes’i tanımayanınız yok. Hani engeller vardı. Nerede kaldı bizim engellerimiz. Demek ki ortada engel olarak gördüğümüz bir şey yok. Çünkü asıl engel eksik uzuv değil, eksik anlayış, eksik fikir. Çünkü asıl çözmemiz gereken şey anlamaktan öte bence değer vermek. Değer verdiğimizi bilin istedik” diye konuştu.(Turgay Duyar)