TÜTÜN HAKKINDA BİRKAÇ SÖZ

Tütün, Amerika kıt'asının keşfiyle birlikte önce Avrupa'ya getirilmiş, ilk yıllarda Tabaka ( Tabaga), daha sonra resmi adıyla Duhan ve halk arasında tütün denilen bu bitki yaprağı 1600'lı yıllarda ülkemize getirilmiştir. Osmanlı İmparatorluğu zamanında ilk defa Selanik ve İşkece taraflarında yetiştirilmiş, zamanla Ege Bölgesi başta olmak üzere çeşitli bölgelerimizde yetiştirilmeye başlanmıştır.  

Tütünün yayılmasıyla birlikte halkımız arasında haram, mekruh veya mubah olup olmadığı tartışmalara yol açmıştır. Halkımız arasında yayılınca çeşitli hastalıklara sebep olduğu, çalışma düzenini bozduğu, dış ülkelerden satın alındığı, insanları tembelliğe alıştırdığı, kötü alışkanlık olduğu gerekçesiyle bir ara ekimi, taşınması, satılması ve kullanımı yasaklanmıştır.  Ancak 1609 yılında resmen yasaklanmasına rağmen insanlar gizlice ekmeye ve kullanmaya devam edince daha sonraki yıllarda serbestlik getirilmiştir.  

1688 yılında Devlet, tütünden vergi almaya başlayınca tütünün ekimi, satışı ve tüketimi serbest bırakılmıştır. Osmanlı Devletinin en önemli vergi gelirlerinden biri haline gelmiştir. Osmanlı Devletinin tüm gelirlerine el koyan Duyun-u Umumiye Teşkilatı Anadolu'da  tütün tarlalarında yetiştirilen tütünlerin denetimi bile yapmaya başlamıştır. Hatta İttihat ve Terakki Cemiyetinin ünlü fedaisi Yakub Cemil'in babası gizlice tütün yetiştirdiği için bedelini canı ile ödemiştir. 

Bazı vatandaşlarımız tütün kullanmanın helal mi yoksa haram mı olduğu konusunda ünlü Din Alimi, yazar ve mutasavvıf Muhammet Şemseddin YEŞİL ( 1904- 1968) Bey'den açıklama yapmasını isteyince yazarımız da şunları yazmıştır:  " Adamın yatağı hasır/ Evladı kesir/ Çubuğu erik,/ Tütünü çürükse O'na haramdır."  " Ama çubuğu kiraz/ Tütünü Şiraz/ Kendisi de Laz / İse O'na helal."  

Küçük yaşta sigaraya başlamanın sebeplerinden biri de tamamen psikolojiktir, kendini büyük gösterme çabasının bir tezahürüdür. Eski bir tiryaki olarak bu kötü alışkanlığa başlamam hayatımın en büyük hatalarından biridir, 46 sene sigara içtikten sonra hiçbir tedaviye muhtaç kalmadan bir Ramazan günü aniden bırakmıştım. 46 sene boyunca içtiğim sigaranın dumanını yel, parasını el aldı, rahatsızlığı da bana kaldı. Millet olarak ilginç bir geleneğimiz vardır, hem kendimiz sigara içiyoruz hem de misafirlerimize ikram ediyoruz hatta çocukluk yıllarımızda erlere Asker Sigarası veriliyordu, Tuzla Piyade yedek Subay Okulunda her birimize yarım kilo Silahlı Kuvvetler sigarası dağıtılıyordu.

Sokaklarda gencecik kız ve erkek çocuklarının ellerinde sigara ile yürüyerek dolaştıklarını görünce çok üzülüyorum, keşke bu gençler bizim yaptığımız hataları yapmasa diyorum, aynı yaşta iken bir büyüğümüz sigara içmeyi bırakmamı söyleyince çok kızıyordum, keşke o büyüklerimizi dinleseydim. Sigarayı bıraktıktan sonra bile akciğer kanserine yakalanma riskinin 20 sene devam etiğini bir doktor arkadaşım söylemişti, akciğerimiz  ancak 20 senede temizleniyormuş. Sağlığımızı kaybedince onun değerini anlıyoruz, sağlığımızı kaybetmeden bir an önce sigarayı bırakmalıyız.