GÜNDEM

Havlucu’dan ‘Grip Aşısı’ uyarısı (Özel Haber)

Soğuk havalarla birlikte viral enfeksiyonlar artış gösterebildiğini belirten Manisa CBÜ Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Hafsa Sultan Hastanesi Başhekim Yardımcısı Prof. Dr. Yavuz Havlucu, “Hastalıktan korunmada en etkili yöntem grip aşısıdır. Ekim ve Kasım ayları grip aşısının yapılma zamanı olarak tercih edilmelidir.” Dedi.

Manisa Celal Bayar Üniversitesi (MCBÜ) Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Hafsa Sultan Hastanesi Başhekim Yardımcısı Prof. Dr. Yavuz Havlucu, insanların sıcakkanlı, memeli, omurgalı ve ısı-kontrol merkezi olan canlılar grubundan olduğunu belirterek, “Ekvatora da gitseler, kutuplarda da yaşasalar, vücut ısılarını sabit tutarlar.” Dedi.

Modern yaşam koşullarının hayatın giderek kapalı ortamlarda ve elbise içinde geçmesinin dış ortamın ısı değişikliklerinden koruduğunu ancak aynı zamanda bu yönümüzü de zayıflattığını vurgulayan Prof. Dr. Havlucu, hareketsizlik, kansızlık, tiroidinizin yavaş çalışması, menopoz, güneş almamak, diabet-kalp hastalığı vs gibi müzmin hastalıkların insanların daha kolay üşümesine neden olduğuna dikkati çekti.

“SOĞUKTAN VE SICAKTAN AŞIRI ETKİLENİYORUZ”

Prof. Dr. Havlucu, “Soğuk, vücudumuzdaki tüm sistemleri yavaşlatabilir, çalışmasını bozabilir veya tahrip edebilir. Soğukla ilişkimizin belli bir dereceyi aşmaması gerekir. Nezle ya da grip olmadan, sadece ısımızı yükseltme amaçlı hapşırmaya başlarız, öksürürüz, derken titreriz. Sesimiz değişir, hemen sıcak bir köşe aramaya başlarız. Enerjiyi tasarruf etmek için kan damarlarımız büzülür, vücudumuzun uç kısımları beyazlaşır. Herkesin ısı-kontrol merkezi tam normal çalışmadığından, insanların üçte-dörtte biri soğuktan ve sıcaktan aşırı etkilenmektedir. Bunlar genellikle tiroid, kan ve bazı hormon hastaları, menopozdaki kadınların bazıları ve nonallerjik vazomotor tipte nezlesi olan kişilerdir.

“HAREKETSİZLİK ÜŞÜMEYİ ARTTIRIR”

Soğukta vücudun uç kısımları hissizleşerek, buradaki kan dolaşımı bozulabilir, el-ayak parmak uçları, kulak memesi vs morarabilir ve gangren olabilir. Soğukta koroner kalp damarlarında spazm, bronşlarda spazm, öksürük ve vücudun açık yerlerinde kaşıntı olabilir. Hareketsizlik üşümeyi arttırır, bu nedenle üşümeye karşı hareket etmek en iyi yöntemdir. Astım ve KOAH'lıların soğukta nefesleri daralabilir, hırıltı ve öksürükleri ortaya çıkabilir. Böyle durumlarda bu hastaların en kısa sürede sıcak bir iç ortama girmesi ve nefes açıcı ilaçlarını alması önerilir. Astım ve KOAH gibi hastalıkları olanlar, soğukta bronş sistemlerinde spazm ile nefes darlığı, öksürük sonucu atak geçirebilirler.

Halk arasında zatürre olarak bilinen pnömoni, bazı kişilerde soğukta kaldıktan sonra gelişir. Burun ve akciğerin içindeki temizlik ve korunmaya yönelik kirpiksi yapıların soğukta çalışması bozulur. Kalpteki koroner damarlarında hastalık olanlarda, aynı bronşlardaki gibi spazmlar olabilir, göğüs ağrısı hissedilebilir. Yüzde gelişen felçlerin önemli bir nedeni soğuktur. Herkeste değil ama duyarlı kişilerde soğuk olarak içilen içecekler ve yiyecekler, mide bağırsaklarda kramp ve ağrılara neden olabilir.

Soğuk, vücuttaki sinir uçlarını etkileyerek nevralji denilen, belli bölgelerde ani spazmlar oluşturabilir. Bu ağrılar bazen elektrik çarpması gibi dayanılması güç derecede bile olabilir.” Şeklinde bilgiler aktardı.

“SOĞUKLA BERABER VİRAL ENFEKSİYONLAR ARTIŞ GÖSTEREBİLİR”

İnsanların dünya üzerindeki nüfus dağılımlarına bakıldığında, sıcak bölgelerde yoğunlaşmanın, buna karşın kutuplara ve yükseklere doğru çıkıldıkça, bir başka deyişle soğuklara doğru gidildikçe nüfus yoğunluğunun azaldığı görüldüğünü işaret eden Prof. Dr. Havlucu, sadece sıcaklık değil su ve besin kaynaklarının azaldığı çöller ve Avustralya iç kesimlerinde de nüfus çok azaldığını, en çok insan nüfusu ılıman bölgelerde yaşamayı seçtiğini vurguladı.

Günümüzde hayvanlardan geçen birçok viral hastalıkların, bu yoğun nüfus bölgesinden çıkarak yayıldığını ileri süren Prof. Dr. Havlucu, “Soğuk havanın bağışıklık sistemimizi ne ölçüde etkilediğine dair araştırmalar henüz net değil. Ama hepimiz hava soğuduğunda genellikle kendimizi sıcak, rahat, kapalı alanlara atıyoruz. Ve bu ortam, virüsler için mükemmel bir alan yaratıyor. Nüfusun yoğun olduğu bölgelerde soğukla beraber viral enfeksiyonlar artış gösterebilir.

“SOĞUK ALGINLIĞININ GRİPTEN AYIRIMI ÖNEMLİDİR”

200‘den fazla virüs soğuk algınlığına yol açar. Grip ise İnfluenza A ve B virüslerinin yol açtığı bir enfeksiyondur. Soğuk algınlığının gripten ayırımı önemlidir. Çünkü soğuk algınlığında özel bir tedaviye gerek yoktur. Grip’te de tedavi daha çok destek tedavisidir. Soğuk algınlığında ateş yoktur ya da hafiftir, gripte yüksek ateş vardır. Üst solunum yolu enfeksiyonlarında baş ağrısı bazen vardır, gripte ise baş ağrısı hemen her zaman vardır. Üst solunum yolu enfeksiyonlarında hapşırık sıklıkla vardır, gripte hapşırık daha az sıklıkla rastlanır. Üst solunum yolu enfeksiyonlarında hafif öksürük, gripte ise daha şiddetli öksürük vardır. Üst solunum yolu enfeksiyonlarında hafif halsizlik vardır, çocukların enerji düzeyi çok etkilenmemiştir. Gripte ise halsizlik daha belirgindir ve haftalar sürebilir. Üst solunum yolu enfeksiyonlarında boğaz ağrısı genellikle vardır, gripte boğaz ağrısı daha nadiren rastlanır.

“RİSK GRUBUNDAKİ KİŞİLER MUTLAKA HEKİME BAŞVURMALIDIR”

Hasta kişiler hekim önerisi dışında ilaç kullanmamalıdır, risk grubundaki kişiler mutlaka hekime başvurmalıdır, hasta kişilerin sağlık kurumlarına ve kalabalık ortamlara gitmek zorunda kaldıklarında maske takmaları, hastalığın diğer kişilere bulaşmasını engellemektedir. Hasta olanların kalabalık ortamlarda bulunmamaları, evden çıkmamaları ve evde istirahat etmeleri hastalık bulaşmasının önüne geçmek için önemlidir.

Hastalıktan korunmada en etkili yöntem grip aşısıdır. Etkin ve güvenli aşılar tüm dünyada 60 yıldan uzun süredir kullanılmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü virüsün değişikliklerini yakından takip edip, aşı içeriği için yıllık önerilerde bulunur. Her yıl aşı içeriği Dünya Sağlık Örgütü’nün tavsiyeleri dikkate alınarak hazırlanır. Aşı, yapıldığı grip sezonu için etkili olmaktadır. Bu nedenle; eskiden geçirilmiş grip hastalığı ya da uygulanmış grip aşısına bakılmaksızın mevsimsel gribe karşı etkin bir korunma sağlanması için her yıl grip aşısı yaptırılmalıdır. Aşının koruyucu etkisi, aşı yapıldıktan iki hafta sonra başlayacağı için aşının en uygun zamanı, gribin sık görülmeye başladığı dönemden hemen öncesidir. Ekim ve Kasım ayları grip aşısının yapılma zamanı olarak tercih edilmelidir. Aşılanmayanlar kişiler ise mart ayının sonuna kadar aşılanabilir. Aşının koruyuculuğu yaklaşık 6-8 ay sürer.” Diye konuştu. (Turgay Duyar)