Manisa'da Gündem
2020-04-17 23:59:59

TOPLUM İÇİNDE YALNIZIZ

Seyhan Çağlar Emen

17 Nisan 2020, 23:59

Son yıllarda bencilleştik, sadece kendimizi, maddi çıkarlarımızı ve nefsimizi düşünmeye başladık, çevremizdeki insanlarla ilgilenmeyi bırakalım selamı bile kestik. Aynı apartmanda aynı çatı altında birlikte yaşadığımız komşularımızla tanışmıyoruz, isimlerini bilmiyor ve görüşmüyoruz. Bir apartmanda 20 yıl ikamet ettiğimiz ve her komşuya bayramlaşmaya gittiğimiz halde bir tek aile bile kapımızı çalmamıştı. 12 dairenin bulunduğu bu apartmanda kapı komşumuz vefat etmişti, cenazeye sadece iki kişi gitmiştik. Geleneklerimizi ve göreneklerimizi kaybettik, koskoca şehirde yapyalnız yaşıyoruz. Oysa Anadolu’nun küçük il ve ilçelerinde çalışırken herkesle akraba gibiydik, bize ne oldu da insani, dini ve milli değerlerimizi kaybettik. 

Çok yakın hatta aynı soyadı taşıdığımız akrabalarımızı, yeğenlerimizi tanımıyoruz, sıladan, aileden ve dostlarımızdan, hatta insanlığımızdan uzaklaştık, hısım akraba ile irtibatımızı kestik. Sadece kendi sorunlarımızla ve çıkarlarımızla ilgileniyoruz, başkalarından bana ne diyoruz, ilgiye ve yardıma muhtaç olan insanlardan uzak duruyor, iyilik yapmaktan ve dua almaktan adeta korkuyoruz. O, O’nun sorunudur deyip geçiyoruz. Oysa çocukluğumuzda akşamları, mahalledeki kimsesizlere, yaşlı, dul ve yetimlere gizlice yemek taşıdığımız günlerimizi unutmuyorum. Milletleri ayakta tutan sevgi, saygı, sosyal dayanışma, yardımlaşma, manevi değerlerdir. Maddi değerler sadece servet kazandırıyor ama insanlık kazandırmıyor, hepimiz emanetçiyiz, kazandığımız serveti başkalarına bırakıp gidiyoruz.

Ankara’da düzenlenen bir yönetim seminerine katılan Manisa E.M.L. eski Müdürü rahmetli Uslu ANAK bey vefat etmeden önce bir sohbette bir M.E.B. müfettişinin hatırasını nakletmişti. Bir ilimiz merkezinde bulunan bir liseye yaz tatilinde bir öğretmen tayin ediliyor. Öğretmen, göreve başlama işlemini bitirdikten sonra okuldan ayrılıyor ve okulun eğitim- öğretime başladığı gün el programını alarak derslerine başlıyor.

Ancak bu öğretmen her gün sabah ilk saatte dersine devamlı geç geliyor, dersi bitince hemen okulu terk ediyor, yüzü asıktır, konuşmuyor, hiç kimse de onunla ilgilenmiyor. Devamlı dersine ve nöbet görevine geç geldiği için önce öğretmenler odasında dedikodular, arkasından konuşmalar daha sonra da şikayetler başlıyor. Aradan birkaç hafta geçiyor, konu okul müdürüne intikal ettiriliyor, bir gün sonra Müdür Bey sabah erkenden okula gelerek, kapıda öğretmeni bekliyor, öğretmen yine derse geç gelince, Müdür Bey “ Hocam neden her gün dersine geç geliyorsun” deyince öğretmen Müdür Bey ben de bugün sizden izin isteyecektim.” deyince Müdür öğretmene bağırmaya başlıyor. Öğretmen, “Hocam, lütfen odanızda konuşalım” diyerek müdür odasına gidiyorlar. Öğretmen söze başlıyor “ Müdür bey, ben bu okulda göreve başlayınca bana hoş geldiniz, hayırlı olsun bile demediniz, beni başınızdan savıp memura gönderdiniz, eşimin sağlığı nedeniyle, ilçede uzman doktor olmadığı için il merkezine tayin istedim. Eşim kanser hastasıydı, eşimi hastaneye yatırdım, evde iki küçük çocuğum var ve bakacak kimsemiz yok. Son dersten çıkınca eve gidiyor, çocuklarıma yemek hazırlıyor, sonra hastaneye gidiyor, eşimin yanında olmak için sabaha kadar koridorda bank üzerinde uyukluyorum. Sabahleyin eve giderek çocukların kahvaltılarını yaptırdıktan sonra, evin kapısını kilitleyip okula derse koşuyorum, bu sebeple derslerime hep geç kalıyorum. Şimdi sizden beş gün izin istiyorum, eşim sabaha karşı vefat etti, çocuklarıma söyleyemedim, cenazesini köyüme götürüp defnedeceğim ve bu ilden tayin isteyip gideceğim, bir daha sizleri üzmeyeceğim .” diyor ve izin alarak gidiyor. Bu yaşanmış olayı genç yönetici ve öğretmen arkadaşlarıma defalarca anlattım, ders alına, doğruyu öğrenmeden karar vermeyelim ve insani ilişkilerimizi geliştirelim. Personelinin dertleri ile hemhal olan yönetici, asla unutulmaz ve hayırla anılır. Vefa borcu ödenemez.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.