Lafı dolandırmadan kitabın ortasından konuşayım. Çocuklarımızı pamuklara sarmalayıp sararak ellerini sıcak sudan soğuk suya sokmadan el bebek gül bebek büyütüyoruz. Yedikleri önlerinde, yemedikleri artlarında… Bunu da ebeveynlik vazifemizi bihakkın yerine getirebilme mesuliyetiyle yapıyoruz.

Aman üşümesin, aman aç kalmasın, aman zorluk ve sıkıntı çekmesin, diye çocuklarımızın üstlerine titriyoruz. Bizlerin çektiği zorlukları ve sıkıntıları onların çekmemesi arzusuyla, aç susuz kalmanın ne anlama geldiğini ve sahip olunan nimetlerin kıymetini bilmeyi öğretmeden yetiştiriyoruz onları… Bu tecrübelerden mahrum bırakıp bu duyguları yaşamalarını esirgediğimiz çocuklarımız; hayata atıldıklarında dünya gaileleriyle nasıl mücadele edebilecekler, darlığa ve yokluğa nasıl tahammül edip sabredebilecekler? Hayatın gerçekleriyle yüz yüze geldiklerinde ve ayakları suya erdiğinde sukut-ı hayale uğramayacaklar mı? Açlığın, susuzluğun, yokluğun ne olduğunu öğretmediğimiz çocuklarımız; sahip oldukları imkânların, fırsatların ve nimetlerin kadir kıymetini bilip nasıl kadirşinas olabilecekler? 

Yemiyoruz, yediriyoruz; giymiyoruz, giydiriyoruz… Yaptığımız bu fedakârlıkları onlara göstermediğimiz gibi, bu fedakârlıkları fark ettirmemeye bile gayret ediyoruz; üzülmesinler diye…  Çektiğimiz zorlukları ve sıkıntıları göstermekten imtina ettiğimiz çocuklarımızı; hayatın gerçeklerinden bihaber, fedakârlığı öğretmeden ve fedakârlık duygusunun insana verdiği huzuru yaşatmadan büyütüyoruz. Bu sebeple kendisine yapılan fedakârlıkları fark ettirmediğimiz için diğerkâmlığı öğretemediğimiz çocuklarımız; yapılan bu fedakârlıklara nasıl vefa gösterebilecekler, bu toprakları vatan yapan şehitlerimizin bizler için canlarından fedakârlık ettiklerini nasıl anlayabilecekler? Bu çocuklar, dünyanın merkezine kendilerini koyarak bencil olmayacaklar mı? Diğerkâmlığı öğrenmeyen ve yaşamayan çocuklarımız; evsiz barksız, aç susuz sokakta kalan; yağmurda ıslanan ve üşüyen insanların hâlinden nasıl anlayabilecekler? Ellerindeki imkânları başkalarıyla nasıl paylaşabilecekler, başkaları için nasıl fedakârlık yapabilecekler?

Ebeveynler olarak gece gündüz çalışıyoruz, çocuklarımız için. Bir dediklerini iki etmiyoruz. Her isteklerini itiraz etmeden hemen yerine getiriyoruz, makul bir istek olmasa da. Küçük şeylerden mutlu olma ve sevinme fırsatını çok görüyoruz çocuklarımıza. Derslerine iyi çalışsınlar ve başarılı olsunlar, diye hiçbir sorumluluk vermiyoruz onlara. Onlara her şeyi hazır hâlde sunuyoruz. “Ver, yesin; ört, uyusun.” anlayışıyla yetiştirdiğimiz ve her şeyi hazır bulan çocuklarımız; emeğin, çalışmanın ve üretmenin önemini nasıl kavrayabilecekler? İhtiyaç ve makul olmasa da her isteği yerine getirildiği için tutumlu olmayı, tasarruf etmeyi, maddi ve manevi kıymet bilmeyi, sorumluluk sahibi olmayı ve kanaati nasıl öğrenebilecekler? Bu çocuklar; tembel, şımarık, müsrif, doyumsuz, tamahkâr, vefasız, pervasız, duygusuz, bencil ve sorumsuz olmayacaklar mı? Üzülmelerini istemediğimiz için yaşanan bir musibeti paylaşmadığımız ve söylemediğimiz çocuklarımız; üzülme duygusunu yaşamadan ve hüzne aşina olmadan ailesiyle, akrabalarıyla komşularıyla, arkadaşlarıyla, nasıl hemdert olabilecekler? Vatanımız için canını feda eden şehitlerimize nasıl şükran ve minnet duyabilecekler? Açlıktan ölen çocuklar için nasıl gözyaşı döküp ağlayabilecekler?

Hayatımızda en değerli varlıklarımız ve geleceğimiz olan, bu şartlarda büyüyen çocuklarımızı; duygudan uzak, robot varlıklar olarak mı yetiştiriyoruz acaba? Belki iş güç sahibi yapabiliyoruz onları; ancak insan yapabiliyor muyuz? Aşktan, sevgiden, hasretten, hicrandan, hüzünden, üzüntüden, sevinçten, paylaşımdan, diğerkâmlıktan, fedakârlıktan, vefadan, emekten, çalışmaktan, üretimden, mutluluktan, sorumluluktan, kadirşinaslıktan, kanaatkârlıktan, teşekkürden, şükürden, hamtten acaba habersiz mi büyütüyoruz çocuklarımızı? Bu çocuklar; yarın nasıl aile olabilecekler, nasıl ülke yönetebilecekler, nasıl mutlu olabilecekler ve vatan için nasıl can feda edebilecekler?

İstikbalimiz ve bekamız için toplumun temeli olan ailelerin öncelikle bu meseleye kafa yormaları ve gereğini yapmaları elzemdir.

Eyvallah!

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.