Manisa'da Gündem
2020-02-21 11:16:01

DENİZ KIZI ARİEL

Suat ÖRS

suators@gmail.com 21 Şubat 2020, 11:16

İnsan çevresini ne kadar iyi tanırsa ne bekleyeceğini o kadar iyi tanırsa, ne bekleyeceğini o kadar iyi bilir, kendini korur, hayatta kalır, gelişir, güçlenir. Yani başındaki, yani kendi topluluğundan olan, ona ne kadar benziyorsa, şaşırtma ihtimali de o kadar düşüktür. Ötedekinin beklenmedik hareketi zaten doğaldır, yadırganmaz. Ancak yanı başımızdakinden gelirse bu hareket, endişe duyulur bir durumdur. Bu sebepledir ki gruplar kendi içlerinden çıkan çatlak seslere çok duyarlıdır. Bu sesleri diğer gruptan çıkan çatlak sesten daha olumsuz algılar, daha az ister, bu seslere daha az tahammül gösterir. Ayni şeyleri söyleyen iki kişiden, farklı gruptan yer alana sempatiyle bakılır da kendi grubunda olan bir tehdit görülür. Aynı grupta farklı konuşan biri tehdittir. Artık kimliğinden emin olunmayan , ne yapacağına güvenilmeyen biridir o. Bir hain, hain değilse de ne kadar dost olduğu şüpheli biri… Grubun aykırı sesi, diğer grubun üyesinden daha kötü, tekinsiz bulunup dışlanır. Bu yaşantı içinde gruplar iyice şekillenir, sınırlar netleşir,saflar belirginleşir grup içindeki farklılıklar azalır, gruplar arası farklar büyür. Gruba ait olmak için beğenilmek, beğenilmek için benzemek gerekir. İnsanoğlunun en gelişmiş zihinsel yetisi bunu sağlamaya yöneliktir. Ne yaparsam, ne dersem, nasıl olursam beni beğenir, kabul ederler ? Çoğu zaman bilinçli değilse de ait olunmak istenen topluluğa benzemek bu motivasyonla mümkün olur. İşte böyle hissederek bazen onu kendi yapan özelliklerden bile vazgeçer insan. Beğenilmek, kabul edilmek için neleri yapabileceğini, iki kişi deniz kızı ve prens üstünden anlatır. ARİEL MASALI… Tatlı bir masaldır bu. Uzak bir diyarda geçer, güneşin çok güzel battığı, havanın rüzgarlı, denizin dalgalı olduğu ıssız, tepelik bir ülkede Küçük bir deniz kızı var…. Boğulmaktan kurtarıp kıyıya çıkardığı prense o tatlı sesiyle şarkı söyleyip, sonra evine, denizin derinliklerine dönmek zorunda kalan Ariel. Güzel deniz kızı pensi unutamaz. Öyle etkilenmiştir ki ondan. Ara sıra kıyıya yaklaşır ve uzaktan hayran hayran izler. Bambaşka bir hayatı vardır prensi, başka bir dünya etrafında kendi dünyasında olan kızlar vardır. Bir çaresi olmalıdır bu derdin. Ne yapmalı da onun yanında, yakının da olabilecek ve bir ihtimal onun sevgisini kazanabilecektir ? Düşünür.. Yapması gereken açıktır. Prensle beraber olmak için ayaklara ihtiyacı vardır. Ancak o zaman prense kendini fark ettirebilir. Kuyruğundan kurtulması gerekir. Evet kuyruğundan… denizlerde yüzüp dalgaları aşmasını, ta derinlere inmesini sağlayan o güzel kuyruğundan. Ama o kadar kolay değil bu iş. Her şeyin bir bedeli var. Denizler cadısı , ayakların karşılığında güzel sesini ister deniz kızından. Bir an tereddüt geçirir fakat sonun da kabul eder deniz kızı., Böylelikle hem kuyruğunu hem de güzel sesini kaybeder. Beğenilmek ve sevilmek için özünden vazgeçmiştir artık. Onu o yapan, kendisi yapan iki özelliğini bile isteye ve büyük hevesle yok etmiştir. Ancak yok ederse, o ait olmaya can attığı dünyanın bir parçası olabileceğini düşünmüştür. Ve bu isteğini gerçekleştirmiştir. Hem de can atarak… Kimliğini kaybetmiş sıradan bir parça olarak. Güruhun bir parçası. Ama öyle değerli, özellikli, beğenilen bir parçası olarak değil. Öyle ki prens bile onu dalgalardan kurtarıp hayata döndüren güzel Ariel’i bu haliyle ne fark edecek, ne sevecektir. Onu kıyıya çıkarıp saçını okşarken şarkılar söyleyen kızın tatlı sesi nerededir ? Bu karşısındaki kızın sesi yoktur. Dönüp bakmaz bile. Ariel arkasında bakakalır. Hiç kimse bir başka kişiye özenmemeli, her kes kendisi olmalıdır. Herkesin bir başkasında olmayan özellikleri vardır ve o kimse için çok kıymetlidir.

Senelerce senelerce evveldi

Bir deniz ülkesinde 

Yaşayan bir kız vardı bileceksiniz

İsmi: Annabel Lee

Hiçbir şey düşünmezdi sevilmekten

Sevmekten başka beni

Bir gece rüzgarından bulutun

Üşüdü gitti Annabel lee…

Edgar Allan Poe

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.