Yöneticilerin, toplumun her kesimine özellikle de alt tabakada yaşayan, kimsesizlere karşı merhametli ve yardımsever olmalıdır. Zira  en çok korumaya muhtaç olanlar, yoksullar, Allah’tan başka hiçbir kimsesi olmayan kimsesizler, engelliler  daima Devleti ve Devletin yöneticilerini yanında görmek isterler.  Yönetilenlerin desteğini ve hayır dualarını almayan yöneticiler  görevini yapamamış olarak kabul edilirler. “ KOMŞUSU AÇKEN TOK YATAN BİZDEN DEĞİLDİR”  düsturu yöneticilerin temel ilkesi olmalıdır.  Unutmayalım ki mazlumun duası da bedduası da yöneticilerin artısı veya eksisidir .  Toplumdaki tüm olumlu veya olumsuzluklardan yöneticiler sorumludur. Bir darbımesel vardır: bir gün hizmetkar, kimse görmeden Kadı Efendinin postuna oturur, bunu gören kapıcılar, hizmetkarı döverler. Dayak yiyen hizmetkar, ağlamayı haddinden fazla uzatınca, sebebini soranlara şöyle cevap verir: “ Ben bir kere o posta oturdum, bu kadar dayak yedim, bizim Kadı  Efendi yıllardır o postta oturuyor, Kadı Efendi öbür dünyada ne kadar dayak yiyecek diye düşündüğümden çok ağladım.”

       Hazreti Ömer, bir gün sokak arasından geçerken bir kadının ağlayarak kendisine beddua ettiğini duyar, sebebini soran halife’ye kadın çocuklarının aç olduğunu, evde yiyecek olmayınca tencerede taş kaynattığını ve kocasının vefat ettiğini söyleyince Hz. Ömer evden ayrılır ve bir müddet sonra sırtında bir çuval yiyecek ile gelerek yiyecekleri kadına teslim eder.  Halife Hz. Ömer biliyor ki bu yoksul insanların sorumluluğu kendisine aittir. “ Fırat nehrinin kenarında bir çobanın kuzusunu kurt kapsa hesabı O’ndan sorulacaktır.  

       Sultan 2. Abdülhamit’in musahibi nadir Ağa hatıralarında yaşadığı bir olayı anlatıyor: Sultan 2. Abdülhamit devrinde size fakir bir memurun macerasını anlatayım. Aksaray’da oturan bir memur, o zamanın parası ile beş yüz kuruş maaş alıyor, karısı hamile ve doğumu yakındır. Nihayet beklenen gün gelir, sancısı başlar, memur ise tedariksizdir, adamın on parası bile yoktur ki ne doktor getirebilir, ne de ebe. Mevsim kış, ne yapsın şimdi bu adam? Hemen Bakırköy Postahanesine koşuyor. O zaman Yıldız’a telgraflar yalnız Bakırköy Telgrafhanesinden çekilebilirdi. Zat-ı Şahane’ye acıklı bir telgraf çekiyor. Aynı günün gecesi, Sultan Abdülhamit han, salonda otururken telgrafı arz ediyorlar, telgrafı aynen görmek istiyorlar, bir kere, bir kere  daha okuyor ve mırıldanıyor: “ demek ki benim tebaamın arasında bu kadar çaresiz kalanlar da varmış. Hükümdar derhal beni çağırttı ve emretti.

      “Derhal bir saray arabası hazırlat ve sarayın doktor ve ebelerini gönder. Son süratle gitsinler. Şu bir kese altını da al, hediye olarak götür, çocuğun masraflarına karşılıktır. Bana da neticeyi süratle bildir.” Huzurdan çıkar çıkmaz emri yerine getirdim, yanımda Besim Ömer ve eski şehremini Cemil Paşa gibi en muktedir doktorlar ile hastanın imdadına yetiştik. Sabaha karşı döndüğüm zaman Sultan’ın halen uyanık olduğunu hayretle gördüm. Sultan bu kadar basit bir iş üzerinde bile merak ve heyecanla, dalgın ve düşünceli neticeyi bekliyor. Belki de bu basit hadiseyi, Devlet Reisiyle tebaanın bir ferdi arasındaki ince bağ noktasından fevkalade ehemmiyetli  buluyordu.  Sultan’a nur topu gibi bir oğlan çocuk doğduğunu ve kendisine babası tarafından Abdülhamit siminin verildiğini anlattım. Sultan’ın çehresinde ılık bir tebessüm oldu, rahat bir nefes aldı ve huzur içinde istirahat köşesine doğru gitti.” 

       Atatürk bir gün maiyeti ile birlikte Çankaya köşkü civarında gezerken yaşlı bir köylü kadınla karşılaşır ve kadına ne aradığını sorunca kadıncağız” Mustafa Kemal Paşa’yı görmek ve elini öpmek için köyden geldiğini söyler. Mustafa Kemal Paşa, kadının elini öper, kendisini tanıtır, o gece misafir eder, kadının kimsesiz  ve çocuklarının tümünün cephelerde şehit olduğunu öğrenince birkaç inek alınması ve kadın ile birlikte köyüne götürülmesini emreder. Yönetici , Halkın hamisi olmalıdır.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.