Gönlündeki taşları at da gel, 

Bağrım yanık, dilim lal.

Düğümü çözülmüş dilleri yaban arılarına sor

Sinem yanık, elim kor.

Adımların hesabı sorulmaz rahvan yürüyüşte

Gülüşlerine şahittir dağların yankısı

Ses kısık, gönül dar, yürekler kor.

Mavi göğün altıda bir üstü de,

Toprak kokan ellere sor

Dizimin bağı çözülmeye görsün

Mecalim yok ölmeye

Ruhum şen, gönlüm şense eğer

Elim kırık, dilim yanık, sesim kısık.

Yeter ki sen ol tuttuğum son el

Nadasa bırakılmış tarlalar

Yanık ülkelerde hasadı bekler leylekler

Harman yerlerinde rüzgâra savurduğum taneler 

Yağmurum sel, yüreğim kor

Kıraçdere can suyunu bekler

Sesler kısık,

Nasırlar damar damar, alın çatım kırış kırış

Yüzyıllık hikâyeyi anlatır coğrafyam

Ses ver, sesin olayım rahvan atların peşinden

Ruhum yabana giden er kişileri selamlar

Türküler şenlendirir görklü sevdayı 

Sevda yanık, dil yanık, ses yanık, il yanık

Yanık olsa da yüreğimin coğrafyası

Yeter ki sen ol tuttuğum son el 

*

Not: Herkesin geçmiş bayramını kutlarım. 

Çok yaşayın çok bayramlar görün. 

El öpenleriniz çok olsun.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.