Türklerin İslam’a girişleri sanıldığı gibi çabuk ve kolay olmamıştı. Onların bu dini kabul edişleri, uzun ve çeşitli faktör ve de olayları içeren bir dizi kararlar neticesinde oldu. 

     İslam’ın kabulüyle birlikte ivme kazanan Arap toplumu, yeni dininden aldığı şevk ve heyecanla hareket eder olmuş, fetih ve yayılma eylemlerine de başlamıştı. İslâm dininin yaymak üzere  “ Arap orduları, 635 yılında Kadisiye, 641 yılında da Nihavend Savaşı ile İran Sâsânî Devleti'ni yıktılar; doğuya doğru ilerlediler, Ceyhun nehrine ve Kafkaslara ulaştılar. 630 yılında Doğu Göktürk Devleti çökmüş bulunuyordu. Batı Göktürk Devleti ise, güçten kuvvetten düşmüş, Kafkaslar’ın kuzeyinde Göktürklerin devamı olarak ortaya çıkan Hazar Devleti de henüz kurulmuş bulunmaktaydı.” “ Gerek Ceyhun, gerekse Kafkas cephesinde Araplar ile Türklerin ilk karşılaşmaları, sınır çarpışmaları ölçüsünde kaldı ve iki taraf da birbirine karşı üstünlük sağlayamadı. Bu arada, Arap ordusu komutanı Ubeydullah b. Ziyad, 673 yılında Ceyhun nehrini aşarak, Buhara’ya ulaştı.” * Fakat Türkistan’da tutunamayıp geri gittiler.

     Fakat Arap orduları bu coğrafyadan vazgeçmiyordu. Horasanı almakla görevli İslam ordusunun başına Kuteybe Müslim gelince işlerin şekli değişti. Onun acımasız ve zalim hareketleri umulmaz boyutlara ulaştı. Yağmalar,  öldürmeler bitmek bilmedi. O ırkçı biriydi. 705 yılına kadar devam eden Arap hareketi, Daha ziyade bir çapulculuk ve yağma hareketi olarak tarih sayfalarına geçen ve Orta Asya Türklüğü için son derece bedbaht ve acı olan bu devirler, yarım asırdan fazla bir süre devam etmişti.  İslam kaynaklarının kendisi, sert bir karaktere sahip, hoş görüsü olmayan Kuteybe’nin Maveraünnehir'de yaptığı "yağma, tahribat ve katliamlarına dair pek çok bilgi vermektedirler.              Türkler, onun için Arap ordularıyla bitmez tükenmez bir şekilde mücadele ettiler. Türkler için bağımsızlık ve özgürlük çok önemliydi. Bütün Türk beyleri, İslâm Arap ordularına karşı amansız bir mücadeleye giriştiler. Özellikle, Türgiş Kağanı Su-lu, bu beylere destek vermek amacıyla Seyhun nehrini geçerek, Arap ordularını üst üste yendi; Türkistan’ın büyük kısmını ele geçirdi. Arapların elinde sadece Semerkant şehri kaldı. Bununla birlikte Sonraki ilişkiler ise daha itidalli bir şekilde devam etti ve birbirlerini tanıma fırsatı yarattı.

     Sonraki aşamalarda bu Türk –Arap mücadelesi şekil değiştirdi. Araya karşılıklı yapılan ticaret, birbirlerine karşı hoş görü, birlikteliğin getirdiği menfaatler ve İslam dinini inceliklerini yumuşak bir şekilde anlatan mutasavvıflar girdi. Böylece Türkler hem yaşayışlarına hem de inançlarına uyumlu bu dini tanıma fırsatı elde ettiler.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.