Gazeteci- Yazar Enver Behnan ŞAPOLYO, Diyap Ağa ile Ankara'da yaptığı bir röportajı 27 Temmuz 1937 tarihinde Yenigün Gazetesinde yayınlamıştır. Diyap Ağa'nın 23 Nisan 1920'de T.B.M.M.'in açılışı ile ilgili hatıralarının bir bölümünü sizlerle paylaşmak istiyorum.
" Gavur, Anadolu'yu sardı. hepimizi bir düşünce aldı. Din ve Diyanet, ırz ve namus, Türklük tehlikeye düştü. İşittik ki Erzurum taraflarında can kurtaran bir Paşa çıkmış, Meclis kuracakmış. O'nu hep gözledik. Öğrendim ki bu Paşa'nın adı Mustafa Kemal imiş. O'nun büyük yüzünü görmeye can attım. Fakat o zaman olmadı. Sonra Sivas'a oradan da Ankara'ya gelmiş, bu zaman bizden iki mebus istedi. herkes korktu, ihtiyar halimde vatanı kurtaranların yanına koşmayı hatta başımı bile vermeyi göze aldım. bana " Gitme, ölürsün" dediler. zaten herkes mahvoluyor, varam, gidem, onlara ulaşam, hep beraber ölek." dedim.
Benimle Mebus seçilen Ayas Uşağı Aşiretinden Zeynozade Mustafa Ağa korktu, gelmedi. ben yanımda bir uşağı atlara atladık, Elaziz'e geldim. Elaziz'de bana harcırah verdiler. Oradan bir yaylı araba tuttum, Malatya, Sivas, Kayseri yolu ile on sekiz günde 1920 yılında Ankara'ya vardım. Bir müddet taş Han'da kaldım, sonra Hacı Bayram'da ev tuttum. dAHA ÖNCEDEN TANIDIĞIM Hasan Hayri bey vardı, beni Meclis'e götürdü, kapıdan içeriye girdiğimde yüreğime bir şevk geldi, gözüm yaşardı. Burasını bir mektebe benzettim, kara kara sıralar vardı. Bir sıranın bir köşesine ben de çöktüm, biraz sonra Hasan Hayri bey, beni dışarı çıkardı ve bir odaya götürdü.
Odada Mustafa Kemal, Fevzi ve Kazım Paşalar vardı, Gazi Paşa ile birbirimizin elini tuttuk. " Safa geldin Ağa" dedi, beni Paşalarla tanıştırdı, yanında oturdum. O dakikada Paşa'ya gönlüm ısınıverdi, gözümü gözlerinden ayıramadım.Bu büyük adamlar cenge değil, bastona dayanarak ölüme bile giderdim. Meclis kürsüsüne birkaç defa çıktım, bir sene geçmişti Mustafa Ağa gelmemişti, Meclis'te O'nun lafını ediyorlardı. Anladım ki O'nu mebusluktan çıkaracaklar, kürsüye geldim, konuşmalar bile sustu, herkes bana şaştı, ne diyeceğimi bekliyorlardı, dedim ki: " Mustafa Ağa'ya telgraf vurdum, ya gelir ya gelmez ola ki gele" hep bir ağızdan bağrıştılar, el çırptılar. Yunan gavuru Polatlı'ya kadar yaklaşmıştı, bazı mebuslar Meclisi kayseri'ye taşımak istediler, kürsüye çıktım: " Ben buraya kaçmaya değil ölmeye geldim, siz gidin ben gitmem." dedim, Mebuslar beni alkışladılar.
Bir kere de Lozan Konferansı sırasında kürsüye çıktım ( İngiliz'lerin Doğu Anadolu Bölgesinde bir Kürt devleti kurma girişimleri üzerine) Aha bizim memleket ahalisi Kürt'müş, orada bir Kürt Hükümeti kuracaklarmış, bunu duyunca kızdım,kürsüye çıkıverdim, gene sustular. Besmele çektim: Gerek Şafii, gerek Hambeli, gerek Hanefi hepimizin Kıblesi birdir. Biz Kürt değil Türk'üz. hepiniz " la İlaheillallah" demişsiniz. Şimdiden sonra mı ayrı bin din, ayrı bir millet olacağız" dedim. Gene el çırptılar. İsmet Paşa ayakta, kürsünün yanına gelmiş, sakalımın dibine yaklaşmıştı, O da coştu, O da el vurdu.
Bir gün Meclis'in kapısı önünde idik, Gazi Pşa Hazretlerine dedim ki " Allah, düzenimizi bozmasın, şanınızı arttırsın, kılıcınızı keskin ve talihinizi açık etsin." dedim. Bunu dedeğim zaman Gazi'nin özünden yaş aktı, beni kolumdan tutarak otomobiline aldı. Beraberce Eskişehir'e seyahat ettik. Allah büyük Gazi'ye çok ömür versin, çok büyük adamdır, kıymetini bilelim.Ne diyem, bana çok şefkat ve muhabbet gösterdi.. Allah da O'nun sevenini çok etsin. Bizim meclisimizde bir duamız, bir de arkadaşlara iman vermemizden başka bir gayretimiz olmadı.."
Tüm vatandaşlarımıza Diyap Ağa'nın hatıralarının tamamını okumalarını, Kurtuluş Savaşımızdaki hizmetlerini , Milli Birliğimizi sağlamadaki gayretlerini öğrenmelerini tavsiye ederim.
TUNCELİ MEBUSU DİYAP AĞA'NIN HATIRALARI
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.