Bir şey dikkatimi çeker,  makam, rütbe, servet ve ilim sahibi kimseler eğer asil iseler tevazuu, sonradan görmeler ise kibir sahibi oluyorlar. Gazi Eğitim Enstitüsünün efsane Kimya Öğretmeni rahmetli Ömer BAYIR’ın öğrencilerine söylediği meşhur bir sözü vardır: “ Harp Okulunu yeni bitiren Teğmen kendisini Orgeneral, Orgeneral ise kendisini üsteğmen sanırmış.”  Burada söylenmek istenen fikir, insanın rütbesi arttıkça gönlü alçalır. Bu konuda büyüklerimden dinlediğim ve bizzat şahit olduğum bazı hatıralarımı aktarmak istiyorum.

       1970’li yıllarda T.M.O. emekli şefi rahmetli Muzaffer TEKİNER ağabeyim bir hatırasını anlatmıştı. Bir yaz tatilinde Ankara’da cebeci semtinde ikamet eden ve terzilik yapan teyzesinin evine ziyarete gider. Teyzesinin kızı bir bayanın elbisesine prova yapmıştır. Bayanı yolcu ettikten sonra “ Muzaffer, camdan seyret, bu bayan karşıdaki duraktan Belediye otobüsüne binip gidecektir.” deyince Muzaffer ağabey camdan dışarıya bakar ve bayanı takip eder. Teyzesinin kızı “ Bu genç kız Cumhurbaşkanı İsmet İNÖNÜ’nün kızı Özden İNÖNÜ(TOKER)’dir.” der, gayet sade giyinmiştir,  asla resmi araç kullanmamıştır. ( Muzaffer ağabey İsmet İnönü’yü sevmez ve devamlı eleştirirdi). İnönü ailesi sade yaşamıştır. O dönemde Menderes ve Bölükbaşı aileleri de gösterişten uzak durmuşlardır.

       Ankara Ticaret ve Turizm Yüksek Öğretmen Okulunda derslerimize M.E.B. Müsteşar Yardımcısı M. Zeki SOFUOĞLU ve üst bürokratlar gelirdi, okula Belediye otobüsü ile gelirlerdi, asla makam aracı  ile gelmezlerdi. Okulun önüne gelince ceketinin düğmelerini kapatırlardı, derse ceketi kapalı girerlerdi. Alçakgönüllü bürokratlardı. Bakanlıktaki makam odasına gittiğimde şaşırmıştım, odasında hiçbir lüks eşya yoktu.  Yabancı bir devletin Ankara Büyükelçisi Maliye Bakanı Ferit MELEN’i Ulus semtindeki Bakanlık binasında ziyaret eder, maliye Bakanı Ferit MELEN, tahta bir masada oturmaktadır, ayak ayak üzerine atınca görür ki koca Bakanın ayakkabısının altına pençe yapılmıştır. O tahta makam masası Sultan 2. Abdülhamit’in kendi eliyle yaptığı tahta masadır. Ferit MELEN, 1971 yılında Başbakan iken Bahçelievler semtinde bir evde ikamet ederdi. Koruma polisi de benim çocukluk arkadaşım idi, bu olayı kendisine anlatınca, doğruladı, “Biz evde ne yiyorsak bu aile de onları yiyor.” demişti.

       Aynı hükümette Gümrük ve Tekel Bakanı olan Haydar ÖZALP’ın oğulları Fahrettin ve Nurettin  Bahçelievler Mahallesinde bizimle arkadaşlık yaparlardı, kendini beğenmişlik halleri yoktu.  Ankara  Üniversitesi Hukuk Fakültesinde okuyan, hem annesi ve hem babası Yargıtay’da yüksek Hakim olan bir genç kaldığımız öğrenci yurduna gelir ve bizimle birlikte bulgur pilavı yerdi,  bizim gibi yaşamak isterdi. O arkadaşımız şu anda İzmir’de noter olarak görev yapmaktadır. 1986 yılında bir ziyaret için T.B.M.M.  Halkla İlişkiler Binasına girerken kapıda Dış İşleri Bakanı Prof. Dr. Ali BOZER Bey ile karşılaştım, ceketimi ilikleyerek derhal kanara çekildim ve kapıyı tuttum, Bakan Bey, bana dönerek. “ Kapıya önce siz adım atmıştınız, lütfen buyurunuz.” dediler,  ben de:” Siz bizim büyüğümüzsünüz, buyurun Sayın Bakanım.” deyince” Estağfurullah, büyük Allah’tır.” Dedi ve iki defa dönerek teşekkür etti. Ne büyük bir söz:” Büyük Allah’tır.”

       Büyük adamlarda büyüklük olmuyor, askerde iken Tümen Karargahında nöbetçi Asteğmen olduğumuz gece nöbetçi amir olan Kurmay Subaylar sabaha kadar bizlerle sohbet ederlerdi, Kurmay Subaylarımız tevazuu sahibi komutanlarımızdı. Rahmetli Sakıp SABANCI’nın deyişiyle “ Kibir eşekliktir, ahmaklıktır.” 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.