Mehmet Akif Ersoy’un “ Eşref Bey’in emir eri Zenci Musa, omzundan arşı yükseldi nebi İsa” diyerek Safahat’ına dahil ettiği Zenci Musa sadece Safahat’ta değil milletimizin gönlünde yer etmiş bir isimsiz kahramandır. Zenci Musa aslen Sudanlı olup 1880 yılında dünyaya gelmiştir, doğmadan önce babası vefat etmiştir, Kahire’de yaşayan ve tam bir Türk hayranı olan dedesi Musa’yı yanına alarak Kahire’de Türk tarihi ve kültürü ile yetiştiriyor. Türk Mahallesinde büyüyen Musa, Türkçeyi çok iyi öğreniyor. İki metreye yakın boyu ve iri cüssesi ile siyah tenli Zenci Musa, Balkan Savaşı esnasında Edirne Müdafaası sırasında Eşref bey’i tanır ve O’na bağlanır.  İtalyanlar, Libya’yı işgal edince Musa, derhal Libya’ya giderek Şeyh Sunusi ve Türk subaylarının emrine girer, Trablusgarp’ta İtalyan ordusuna karşı savaşır, sonra her cephede Türk ordusunun gönüllü askeri olur.

       Teşkilat-ı Mahsus’nın fedaisi olur, Teşkilatın reisi Kuşçubaşı Eşref Sencer nerede ise Musa komutanın yanındadır,  Çanakkale’de, Irak’ta, Suriye’de,  Kudüs’te, Hicaz’da nerede bir savaş varsa Musa oradadır. 1916 yılın sonunda Teşkilat-ı Mahsusa’nın başındaki Eşref Bey’e Yemen’de bulunan 7. Orduya 300 bin altın götürme görevi verilir, değişik kıyafetlerle yolla çıkan kervan büyük zorluklara rağmen Medine’ye ulaşırlar. Medine Müdafii Ömer Fahrettin Paşa, bütün yolları İngilizlerin kestiğini ve Yemen’e gitmenin intihar olacağını söylemesine rağmen Eşref Bey ve fedaileri kararından vaz geçmezler. Bu altınların mutlaka Yemen Türk Kuvvetlerine ulaştırılması gerekmektedir.  Yola çıkan 43 kişilik fedai grubu Çembele mevkiinde 2500 kişilik İngiliz ve bedevi kuvvetleri tarafından kıstırılır. Tam bir gün ve bir gece süren savaş sonunda Eşref Bey ve arkadaşları esir düşerler. Fakat hengameden ve karanlıktan faydalanan Zenci Musa ve fedailer kaçarak Yemen’e gitmeyi başarırlar ve altınları yemen Ordusu komutanına ağlayarak teslim ederler. Niçin ağladığını soran Komutana “ Çok şükür başardık ve hazineyi teslim edebildik. Fakat Kumandanım Eşref Bey’i düşmanın eline düşmesine müsaade ettik.” cevabını verir.

       Birinci Dünya Savaşı bitince esir düşen Eşref Bey, İngilizler tarafından tutuklanınca Zenci Musa” Ben kumandanımdan ayrılmam” deyip kumandanı  ile birlikte esir kampına kapatılır, Eşref Bey Malta adasında göz altında tutulur, Zenci Musa serbest bırakılınca İstanbul’a döner ama İstanbul işgal altındadır.  İşgal Kuvvetleri Komutanı General Harrington,  İstanbul Galata Gümrüğünü gezdiği sırada kendisine” işte, 300 bin altını Yemen’e kaçıran Zenci Musa bu kişidir.” denince hemen Musa’nın yanına gider ve şöyle der: “ Eğer bizimle birlikte çalışırsan seni altına boğarım.” Zenci Musa cevap verir: “ Her teklif herkese yapılmaz, bu sözleriniz beni ancak rencide eder. Benim bir devletim var: Devlet-i Osmani,  bir bayrağım var: Ay-yıldızlı bayrak, bir kumandanım var: Eşref Bey. Bu iş daha bitmedi, sizinle mücadelemiz devam edecektir.”  Zenci Musa bir asaletin, haysiyetin, mensubiyet ve bir medeniyetin timsalidir.     

       Zenci Musa Kurtuluş savaşı yıllarında İstanbul’da Anadolu’ya silah v e cephane sevkiyatında görev almış, sırt hamallığı yapmıştır. Yaşlanınca kendisine maaşlı Hamalbaşılığı teklifi yapılınca kabul etmemiş, maaş bağlanması teklifini de “ Millet aç, ben bunu alamam “ diyerek kabul etmemiştir. Verem hastalığına yakalanmış, devlete yük olmamak için hastaneye yatırılmasına karşı çıkmış, elindeki tahta bavul ile Üsküdar Özbekler Tekkesi şeyhi Ata Bey’in yanına sığınmıştır. Vefat edince tahta bavulundan bir Türk Bayrağı, bir Osmanlı Haritası, Eşref Bey’in soluk resmi ve kefeni çıkmıştır. Tarih, bu isimsiz kahramanları yazmıyor ama bizler de unutturmayacağız.       

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.