Bir milleti, vatanı temsil eden değerlerin en başında kültür ve sanatın olduğu şüphe götürmez. Bir türkü, bir şiir, bir güzel yazı çok şeylerin anlatamadığını anlatır, cemiyete ayna olur, toplumun yaşayış ve zevklerini günümüze taşır.

Benim divane gönlüm yine hubdan huba düştü.

 Mah cemalin şulesinden, çalkalanıp göle düştü

     deyip, kendinden geçmiş, deli divane olmuş, sevdalı ozan gönlünü güzelden güzele - hubdan huba- atmıştır. Atmış mıdır? Düşmüş müdür? Düşmek bir tökezleme, alçalış mıdır? Yoksa yavaş yavaş emellere doğru bir yükseliş, bir ilahi gücün güzelliklerinin yansıması mıdır? Bilinmez. Bu nasıl bir çalkalanıştır ki ay yüzlü güzel, ay gibi parlak ışıklıdır, onun yüzü geceyi aydınlatır. O’nun cemalinin ışığının aksedişi ile ay yere inip göle düşmüştür. Ah ki ne ah, bu ne güzelliktir, geceyi aydınlatan güzelin ışığı şairin yanı başındaki göle aksetmiş, düşmüş,  güzelliğini bırakmış, göl cemali olmuştur.  Fakat su sevgiyi engellemiştir, ulaşılmaz olmuştur.

     Bu ayrılık onu yakmış büyük ocaklarda-külhanda yandıkça yanmıştır:

Kimin meskeni külhan, kimi derviş kimi sultan

Herkes yâri ile mihman, Bana yardan cüda düştü

     Ayrılıklardan(cüda) şikâyet etmiş;

İntizarım hak kelama, kâmilden gelen selama

Rüzgâr esti şu âleme, bize bad-ı saba düştü

Bir gün felek cana kıyar, bizi kabdan kaba koyar

Kimi atlas libas giyer, şükür bize aba düştü. 

     Herkesin bulunduğu yerde ve konumda bir güzellik yarattığını fark etmiş, dünyanın çeşit çeşit hâllerine dostça yaklaşmış, kimi zengin kimi fakir, rüzgâr ve kader insanları şekilden şekle, kabdan kaba doldurduğunda, O bu durumu olgunlukla karşılamıştır. Ancak hep bir güzele, iyiye yönelişte bulunmuş, gayret etmiştir.

      Burada tasavvufi görüşler ağırlık basar, onun giydiği aba da olsa, dünya malı az da olsa, bu dünya neticede fânidir. Fakat onun için asıl zenginlik kâmil insanlarla, güzel insanlarla bir olmasıdır. Ve Kul Yusuf’ta ilahi olana özlem vardır.

Kul Yusuf’um bu demler, gözümden akıttın nemler  

Çekticeğim bu sitemler, bana yardan caba düştü.

     Ayrılık ateşiyle bu şikâyetleri ediyorsam da O’nu özleyişim ve ulaşmam için yanıp yakılmaktayım diye haykırır.

     Kul Yusuf hakkında bu isim benzerliği olan ve ona yakıştırılan bir şiirinden başka bir eserine rastlanamamıştır. O’nun hayatı hakkında da bilgi yoktur. 1700’lü yıllarda yaşadığı tahmin edilmekte,  Orta Anadolu’da birkaç şehirde yaşadığı varsayılmaktadır

     Ozan’ımızın şiiri bazı kayıtlarda bazı ufak değişiklikler arz etmektedir. Bunda halkın yaptığı bir takım ilavelerin katkısı vardır. “Yardan bana caba” düştü veya “bana yardan reva düştü “gibi. Bu türkü, , milletin ortak hafızasından süzülüp gelen bir ses ve düşünüştür. Bu durum eserin anonim olduğunu gösterir. Ayrıca bu şiir, türkü olmuş, nefes olmuş bestelenmiş ve birkaç değişik şekilde okunmaktadır 

     Bu düşünce ve inanç geçmiş devirlerin divan edebiyatında da benzer şekillerde görülmektedir. Kul Yusuf söylediği, geçmiş devirlerin değerleri, aşk, inanç ve güzel duygular içimizde yaşamaya devam etmektedir.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.