Şehirler ihtiyaçlar oranında büyümüştür. İnsanlar birbirinden destek almak ve hayatı kolaylaştırmak üzere yaşamaktadırlar. Mesela Osmanlı şehrinde, önce evler dizilir, onların yanına ibadethaneler ve imaretler ve çarşılar yapılırdı.

     On dokuzuncu yüzyıldaki sanayileşme dünyanın dengesini değiştirip, insanların yaşayışını da etkilemişti. Türkiye cumhuriyeti kuruluşunda tarım toplumu idi. Halkın büyük bir bölümü köylerde yaşıyordu. Sonrasında devlet eliyle kalkınma planları yapıldı. Sonrasında, Türkiye’nin şeklini değiştiren iki büyük, olay oldu. Birincisi demokrasiye geçilmesiyle birlikte Demokrat Parti ile yaşanan sanayi hamlesiydi, sanayileşme, dışa bağımlılığı artırarak belirli ölçülerle zamana yayılarak devam etti, İkinci hamle ise 12 Eylülden sonra serbest düzene geçişti.  Burada Türkiye tamamen kabuk değiştirdi, sanayi ve serbestlik hâkim oldu. İnsanların hayat standartları yükseldi, ancak yaşayış ve düşünceleri değişti. Çok önemli iki olay da diğerlerini perçinledi, 1983’ten itibaren Özel sonrası desteklenen zorunlu göçün Memleketin ve Manisa’nın çehresini değiştirmesiydi, bununla gecekondu kültürü şehirlere hâkim oldu. Diğeri ise, iki binli yıllardan itibaren memlekette, ne sanayi ne de tarım yeterli derecede ilerlemedi ve küçüldü, üretemeyen bir ülke haline gelindi. Halkın  % 90 dan fazlası şehirlerde yaşar oldu. İnsanlar emekliliğime faydası olur diye, tarlasını çiftini bırakıp merkeze gelip fabrikada iş aradı. Önceden devam edegelen şehirlerin karmaşası, trafik sorunu arttı, nefes alınamaz şehirler çoğaldı. 

     Kendi şehrimiz Manisa’dan örnek vererek devam etmek istiyoruz. İlimiz tarım şehriydi.  Zamanla, Türkiye’deki gelişmelere paralel olarak gelişti. Sonrasında 1960 yıllarda kurulan sanayi son zamanlarda modern bir şekilde büyüdü, şehir iyi bir sanayi bölgesine kavuştu. Fakat bu güzel gelişmeler olurken verimli tarım arazileri küçüldü, Şehirde yeni yerler imara açılırken özen gösterilmedi, eski tarihi şehir üst üste yığıldı, trafik, temiz hava, yeşilsiz alanlar ve daha birçok sorun şehri boğdu.  

     Manisa’nın, denizlere ve İzmir limanına yakın olması, asgari ücretle kolayca işçi temin edilmesi ve iyi bir alt yapısı bulunması gibi sebeplerle, Manisa önemli bir sanayi şehri olmuştur. Böylece, buraya talep artmakta, sanayi büyüyüp durmaktadır. Şimdilerde bir Alman devi otomobil firması Manisa’ya gelmek üzeredir. Gelmesi içi kolaylıklar sağlanmakta, pazarlıklar yapılmaktadır. Bildiğimiz kadarıyla yetkililerin yanında, iş dünyasının odalarının başkanları da bu toplantı ve pazarlıklarda bulunmaktadırlar..

     Şimdi düşünülmesi ve sorulması gereken bazı şeyler vardır. Bu büyük firma buraya geldiğinde ona, normal olarak,  alt yapısı hazır bir arsa tahsis edilecektir. Olmadı şehir sınırları içinde yüzlerce tarıma uygun lojistik arazi verilecektir. 5-10 bin kişiye doğrudan, 50 bin civarı kişiye ise dolaylı iş imkânı sağlanacaktır, bu işsizlikle boğuşan ülke için olumlu bir durumdur. 

     Sanayi bölgesinde alt yapısı tamamdır ve bu durum olumludur. Ancak iş burada bitmemektedir. Burada çalışacak işçiler nereden gelecektir? tabii ki şehirden, şehirde hangi yollar kullanılacaktır? Sanayiye ulaşım nasıl sağlanacaktır? Kaç araç daha şehirde trafiğe çıkacaktır? Bu araçlar nereye park edeceklerdir? İşçiler nerede ikamet edecekler? Yeni tarım arazileri bu gelişmelere feda edilecek midir? Daha pek çok sorun yumağıyla ilgili soru sorulabilir.

     Yukarıda yaşanan gelişmeler olurken, firmanın gelmesi ile ilgili pazarlıklar yapılırken, yapılması gereken bazı şeyleri de sormak istiyoruz. Sanayi Bölgesi İdaresi yeni yatırımlarla bölgeyi geliştirirken, dış etkenlerle işçi-şehir ulaşım ilgili belirli çalışmalar, planlar ve gerekli işbirlikleri yapıyorlar mı? Oda Başkanları, Belediyeler, Resmi İdari makamlar bir araya gelip bu gelişmelerle ilgili ortak toplantı, plan, proje yapıyorlar mı? Bu durum Akademisyenleri ilgilendiriyor mu? İlgililerin bu durumlarda kriz veya işbirliği masaları oluşturmaları gerekmez mi? Yapıyor da bizim mi bilgimiz yoktur?

     

     Ülkede ve şehirlerde yapılan yatırımlarım, arka planları, sosyal ve hayat etkileri muhakkak göz önüne alınmalıdır. Ben yaptım oldu, mantığıyla bu işler hayır getirmez. Yalnızca bu firmanın şehre ilave getireceği, 40-50 bin civarı kişinin olumsuz veya olumlu bırakacağı izin hesaba katılması, değerlendirilmesi gerekmez mi?  Oluşabilecek yeni göç dalgalarının şehrin sosyal hayatına, tarih ve kültürüne hayat tarzına getireceği erozyon da hesaba katılmalıdır. Bu durumların sonuçları, Ülkeyi ve şehri, hepimizi etkileyecektir. Aslında biz mahalli bir etkiyi gösterirken, daha büyük göç dalgalarıyla perişan olan ülkenin durumu ise ayrı bir yazı konusudur.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.