Size bu yazımızda ismi satın alınmış uşak anlamına gelen Epiktetos’ten bahsedip fikirlerinden birkaç bölüm sunacağız. O, İki bin sene önce miladın ilk yıllarında yaşamış vücudu pek de sağlam olmayan hastalıklı, topal bir köledir. Bu yapı eksikliklerine rağmen o yüce fikirlere sahip bir filozoftur.

      Kendisi Yunanistan’da köle olarak doğmuş ve Roma’ya götürülmüştür. Kaba, acımasız, insani değerlerden uzak bir efendiye satılmıştır. Sahibi, eğlenmek için bacağını kıskaca alıp çevirmekte ve ona dayanılmaz acılar vermektedir. Buna karşılık Epiktetos acısını sinesine çekerek tepki vermez. Yalnızca yavaşça devam edersen bacağımı kıracaksın der. İşlem devam ettiğinde bacağı kırılır onun tepkisi yine usulca bacağımı kıracağını söylemiştim işte kırdın der. Böylece topal kalır.

    Epiktetos Felsefesi, tabiata ve akla uygun bir şekilde yaşamayı, ruh özgürlüğünü korumayı, tutku ve isteklerinin esaretinden kurtulmayı, ilkeleri için ıstıraplara dayanabilmeyi, erdemli hareket etmeyi yalnızca sözde, lafta kalmayıp, yaşayış ve hareket tarzı olarak benimsemeyi esas alır. Olaylar istediğin şekilde cereyan etmeyebilir, istediğin şeyleri elde edemeyebilir veya elde ettiklerini kaybedebilirsin, durumu olduğu gibi kabul edersen mutlu olursun demesine karşılık asıl önemli ve uygulanabilecek bazı prensipler vardır ki, bu İlahi bilgi, zekâ, düzen ve akıldır. İnsan akıllıca verilen kararları uygulamalıdır. 

    Bir zaman sonra hürriyetine kavuşan Epiktetos Yunanistan’da bir kasabaya yerleşerek bir okul açar ve öğretilerini anlatır;

     “Ben onlara inançlarında özgürlüğü korumalarını öğretiyorum ve Allah da yalnız bunları korumaları için onları yaratmıştır”

     “Vaktin Hükümdarı yeryüzünde barışı sağladı. Artık ne savaş, ne haydutluk, ne korku var. İstenilen zamanda, istenilen bir saatte yapayalnız, korkmadan her yere gidilebilir. Fakat Hükümdar, hastalıklara, kazalara, yangınlara, yer sarsıntılarına, yıldırıma karşı bizi koruyabilir mi?  Bu esenliği, tutkularımıza, aşka, üzüntüye, pintiliğe, aç gözlülüğe karşı koruyabilir mi? Ah, bu esenliği kırallar veremezler, onu ancak Allah verebilir ve onun yol göstericisi akıldır. Bu esenliği olan hayatı boyunca yalnız olmaktan korkmaz.”

     “ Felicyo hiç kimsenin konuşmaya yanaşmadığı bir budala idi. İmparator ona kâhyalığını verdi. Felicyo birdenbire önemli ve aydın bir adam oldu. Birçokları şöyle diyorlardı: Felicyo bugün melek gibi konuştu. Ey benim dostum biraz bekleyin, prens onu kâhyalıktan çıkarsın, o yine birden bire budala olacaktır.”

     “Pek çok zahiresi, yiyeceği olduğu halde yiyemeyen sıska, cılız kalan insanlara benzeriz Güzel ahlak kurallarımız vardır. Fakat bunlar laf etmek içindir, uygulamak için değildir.”

     “Bir güzel söz söyleme sanatı varsa bir de güzel anlama ve dinleme sanatı vardır.”

     Şu âlemde söylenmemiş hakikat yoktur derler. O’nun felsefinde ağırlıklı göze çarpan nefsinin eseri olmamak, kanaat, kabulleniş öne çıkmış gibi görünmesine rağmen bizce üzerinde dikkatle durulması gereken aklı ön planda tutması ve ruh hürriyetidir. Marifet İki bin sene öncesinden hakikati fısıldayanlardan ibret alıp hâl edinebilmektir.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.