Rumeli, bizim için Evladı- ı Fatihan Yurdudur ve Yıldırım Beyazıt Han’ın yadigarıdır, her gün internet sahifesinden  o  canım Rumeli’nin hasret kokan türkülerini dinler, düğünlerini seyrederim, ecdadımızdan kalan tarihi eserleri, camileri, türbeleri, Harabati Baba ve Bektaşi tekkelerini  seyrederken öksüz ve yetim bıraktığımız soydaşlarımızı hüzünle göz önüne getiririm. 

       Şair ve yazar Yavuz Bülent BAKİLER Bey, bir Rumeli hatırasını anlatmıştı, eski Yugoslavya döneminde Struma Şiir Akşamları toplantısına katılmak için gittiği Struma şehrinde akşam sokağa çıkar, gezerken otelin yolunu kaybeder, karşıdan gelen bir bisikletli ve başında Arnavut başlığı olan Müslüman’a rastlar ve selam verince Arnavut selamını alınca Yavuz Bülent Bey: “ Baba, Müslüman mısın?” diye sorunca Arnavut amca Türkçe olarak: “ Elhamdülillah Türk’üm” diye cevap verir. Rumeli’de Müslüman olan kişiye: “ Türk oldu.” derler.  Rumeli’de Müslüman Türk demektir. 

       Sultan Abdülmecit Han, Kosova’da bulunan Sultan Murad Türbesine Özbek asıllı bir Türk ailesini Türbedar tayin eder. Türbedarlık görevi babadan oğlu devam ettirilir. 1990’lı yıllarda Yugoslavya’da iç savaş başlayınca Sırp militanlar türbeye gelerek türbedarı feci şekilde döverler, Özbek türbedar: 2 ben buradan gitmeyeceğim ama Türkler buraya gelecek.2 deyince daha da çok döverler ve öldü diye bırakırlar. Ailesi, türbedarı Türkiye’ye getirir ve hayatını kurtarırlar, sıhhatine kavuştuktan sonra Kosova’ya döner. O’nun Kosova’ya döndüğü gün Türk Birliği de Kosova’ya gider, beş yüz metrelik yolu 4-5 saatte kat edebilir. Tüm Kosovalı Türk, Arnavut v.s. Müslümanlar yaptıkları Türk bayrakları ile askerlerimizi bağrına basarlar. Türbedar, elindeki Türk bayrağı ile en önde yürürken kalp krizi geçirerek vefat eder. Bugün Prizren’de, Niş’te, Tuzla’da Piriştine’de en Arnavut Türkçe bilir ve Türkçe konuşur zira Türkçe bilmek ve konuşmak Kosova’da bir ayrıcalıktır, Kosova, bizim ceddimizin emanetidir. 

       2010 yılı Nisan ayı sonlarında dört Türk öğretmen olarak Viyana’da tarihi sarayların bahçesine girerken kapıda Opera sanatçısı kıyafetli bir genç elinde opera bileti ile duruyordu. Bizler aramızda Türkçe konuşurken bizlere dönerek ve Türkçe olarak: “ Hoş geldiniz, bilet alır mısınız? “ deyince bizler de Türk müsünüz? diye sonunca “ Hayır, ben Kosovalı Arnavut’um, Kosova’da Türkçe bilmek asalet olarak kabul edilir.” demişti. Viyana’da gezerken caddelerde çevremizde Türkçe konuşmalara şahit olmuştuk, Viyana’da üç yüz bin Türk varmış, bunun kırk bini Yozgatlı imiş.   

       Saray Bosna’da savaş sona erince Birleşmiş Milletler kararı ile bir Türk Askeri Birliği de saray Bosna’ya gönderilir, bir Yüzbaşımız çarşıda gezerken B.M. Ordusuna bağlı iki Alman İnzibat yanına gelerek kimlik sorar ve üzerini aramak isteyince aralarında tartışma çıkması üzerine iki Alman askeri,   subayımıza saldırınca, subayımızın kolundaki Ay Yıldızlı armayı gören Müslüman Boşnaklar Alman askerlerine müdahale ederler ve Almanları tartaklarlar, Almanlar canlarını kurtarmak için kendilerini yakındaki bir kiliseye zor atarlar. 

       Sırpların, Boşnaklara karşı yaptıkları saldırılar üzerine Türkiye eski vatandaşımız olan dindaşlarımız olan Boşnak ordusuna her türlü maddi ve manevi yardımları ve destekleri sağlamıştır. Beş yüz yıllık birlikteliğimiz olan Boşnakların unutulmaz ve efsane lideri rahmetli Aliye İzzet BEGOVİÇ’in anne tarafı İstanbul Üsküdarlı olup soyunda Türklük vardır.  Halen Boşnak dilinde yüzlerce Türkçe kelime mevcuttur, milli kıyafetleri bile Türk kıyafetidir, yemek isimleri bile Türkçe’dir.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.