Değerli büyüğüm Şair ve Yazar Avukat Yavuz Bülent BAKİLER, 1980'li yılların sonunda Yugoslavya'nın Struma şehrinde düzenlenen Şiir Akşamları toplantısına Türkiye temsilcisi olarak katılır. Bir akşam otelde canı sıkılınca şehri gezmeye çıkar ancak dönüşte karanlıkta yolunu kaybeder. Yolda bisiklet süren başında beyaz renkli bir Arnavut takkesi bulunan yaşlı bir dedeye rastlar, Müslüman olduğunu anlayınca" Selamünaleyküm" deyince yaşlı kişi: karşılık verir ve selamını alınca bu defa Yavuz Bülent ağabey: " Müslüman mısın?" diye sonuca yaşlı amca: " Elhamdülillah Türk'üm" diye cevap verir, Rumeli'de din değiştiren gayrimüslimlere " TÜRK OLDU" diyorlar çünkü Müslüman aynı zamanda Türk demektir.
Sultan Abdülmecid Han, Kosova'da bulunan Sultan 1. Murad'ın Türbesine Özbek asıllı bir Türk ailesini Türbedar olarak tayin eder. Türbedarlık babadan oğla devam ettirilir. 1990'lı yıllarda Yugoslavya'da iç savaş başlayınca Sırp militanlar Türbeye gelerek türbedarı feci şekilde döverler, Özbek Türk'ü olan Türbedar: " Ben buradan gitmeyeceğim ama Türkler buraya gelecekler" deyince daha da çok döverler ve öldü diye bırakırlar.
Ailesi, Türbedarı tedavisi için Türkiye'ye getiriler, tedavi ettirirler ve iyileşince tekrar Kosova'ya getirirler. O'nun Kosova'ya döndüğü gün B.M. kararı gereğince Türk Birliği de Kosova'ya gider, beş yüz metrelik mesafeyi 4-5 saatte kat ederler. Kosova'lı Türkler, Arnavutlar ve diğer Müslümanlar ellerinde Türk Bayrakları ile askerlerimizi bağırlarına basarlar. Özbek Türk'ü olan Türbedar elinde Türk bayrağı ile en önde yürürken heyecandan kalp krizi geçirerek vefat eder. Kosova, bizlere ecdadımızın yadigarıdır, camileri, türbeleri, kıyafetleri Mescitleri, köprüleri ve tarihi evleri, türküleri ile bizden bir parçadır, Anadolu'nun bir parçasıdır. Unutmayalım ki Kosova'dan Çanakkale Cephesine gelen 400 gönüllüden geriye dönen olmamıştır, halen Kosova'da Çanakkale Türküsü Türkçe ve Arnavutça olarak söylenmektedir. ( DEVAM EDECEKTİR)
