1954 yılında okula başlamadan önce Sümerbank’tan satın alınan kara renkli bezden ayak topuğuma kadar uzanan bir önlük diktirdiler ki eteğimin uzun olmasının sebebi yokluk dolayısıyla o önlüğü beş yıl giymek zorunda kalacaktım. İlkokula başladığım ilk gün sıraya girmeyi ve sırada (kuyrukta) beklemeyi öğrendim, bu alışkanlığım halen zorunlu olarak devam etmektedir.  Birinci sınıfta çizgili defter sahifesine çizgi çizmeyi, ikinci sene ufak harfle, üçüncü sene bitişik harfler yazı yazmayı öğrendim. Üçüncü sınıftan itibaren Kerrat Cetvelini( çarpım Tablosunu) ezberlemeyi öğrendim, artık rakamları öğrenmiştim. Çarpım tablosunu ezbere söyleyemezsem, öğretmenim tarafından kara tahtanın önünde tek ayak üzerinde ceza almayı da öğrenmiş oldum. 

       Okulda sorunun cevabını bilemezsem dayağı hak ediyordum, evde de sorulara cevap veremezsem ağabeylerimden de sırası ile dayak yemeğe devam ediyordum, dayağı yedikten sonra o gece deliksiz bir uyku çekiyordum. Böylece tekdirden sonra sıranın kötek olduğunu öğrenmiştim. Aritmetik dersinde en çok maliyet hesapları öğretiliyordu: “ Litresi 50 kuruştan iki litre süt aldık, bir litre su ilave ettik, elde ettiğimiz üç kilo sütün litresini 60 kuruştan sattık. Kaç lira kazandık?” süte su katıldığını ve sahtekarlığı 10 yaşımda iken okulda öğrendim.  Öğretmenimiz beş yıl boyunca her derste Osmanlı’nın hain, akılsız ve deli olduğunu söyler ve aklına geleni konuşurdu. Oysa annem ve babam dahil ailemizin tüm büyükleri Osmanlı vatandaşı ve Sultan Abdülhamit dönemi çocukları idi. Atatürk’ü ise tarlada karga kovalayan çocuk olarak anlatırlardı oysa Atatürk’ün büyüklüğünü ve liderliğini önce aile büyüklerimizden, sonra da araştırmalarım ile yıllar sonra öğrenebildim.

       Orta birinci sınıfta Tarih dersinde Şuppiluliuma kelimesini telaffuz edemeyince sınıfın ortasında öğretmenimden tokat yedikten sonra doğru telaffuz etmeyi başarabildim. T.C. Devletinin kanunları yerine Hammurabi Kanunlarını öğrendim.  Resim, müzik ve spor alanlarında hiçbir kabiliyetim yoktu, resim yapamadığım için orta son sınıfta bir sene bekledim. Toros Dağlarındaki köylerden gelen Yörük çocukları İngilizce kelimeleri yanlış söylediği için sözlü notu olarak sıfır alırlardı, İngilizce öğretmenimiz rahmetli Ali ALPTEKİN, sınıfta Türkçe konuşmazdı, bizler de İngilizce konuşamadığımızdan iki yabancı turist gibi birbirimize bön bön bakıp 45 dakikayı tamamlıyorduk. Sonuç: İngilizce sadece YES ve NO kelimelerini öğrenebilmiştik. Aritmetik derslerinde ise sadece toplama ve çarpmayı iyi öğrenebildim, çıkarmayı ve bilhassa bölmeyi hiçbir zaman öğrenemedim.

       Lisede Geometri dersini başaramadığım için Edebiyat Bölümünü seçtim,  sosyal derslerde çok başarılı idim ama bu Geometrideki şekilleri bir türlü öğrenemedim bu sebeple şekilden şekle girmeyi öğrenemedim.  Kimya dersinde alaşım ve karışımları, bakır ve çinkoya altın ve gümüş kaplamayı yani sahteciliği çok iyi öğrendiğimden Kimya dersinden başarılı olmuştum. Fizik Kanunlarını ve problemlerini bilmeyen sınıf geçemezdi, üstelik akrabamız olan Fizik öğretmenimden zorlukla beş numara alarak sınıf geçmiştim. Matematik öğretmeni kara tahtada üçgeni anlatırken mahallemizdeki üçgen vücutlu halterci arkadaşlar, dörtgeni anlatırken de Dört köşe şişman Tahsin ağabey aklıma gelirdi. Edebiyat dersinde “Vatanım Ruy-u Zemin, Milletim Nev-i Beşer” düşüncesini öğrettiler ama Türk vatanı ve milletini öğretmediler. Sanat Tarihi dersinde Aigina Adasındaki Afaya Mabedini öğrendim ama Süleymaniye’yi öğrenemedim. Tarih dersinde Avrupa tarihini ezberledim ama Türk Tarihini öğrenmeden okuldan mezun oldum.  Yüksek Öğretmen Okulunda Faiz hesaplarını, logaritmayı, Roma ve Bizans eserlerini, çatal ve bıçak kullanmayı v.s. öğrendim.  

       15 yılda okuduğum derslerin isimleri sayamam, her şeyi öğretmek istediler ama hiçbir şey öğretemediler. Allame-i Cihan yerine çeyrek aydın yetiştirdiler. Bu kafayla, bu kadar adam olunur.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.