Nargin, Hazar Denizinde üz km. uzunluğunda, dokuz yüz metre genişliğinde 3.5 km kare genişliğinde bir adadır. Birinci Dünya Savaşında,  Rusların esik kampı olarak kullandığı bu adada yeterli su, binalar yoktur, ada zehirli yılanların çokça bulunduğu bir yerdir.  Kamp gayri insani ve gayri sıhhi şartlara sahiptir, bu adada binlerce sivil ve asker esir olarak iskan edilmiştir. Azerbaycanlılar bu adaya o yıllarda “ Arsa-i Kerbela” adını vermişlerdir, ada o yıllarda adeta ölüm kampıdır. Bu esir kampınca sadece Türk esirler değil aynı zamanda Alman, Bulgar, Macar ve Avusturyalı esirler de bulunmaktadır ama esirlerin çoğunluğu Türk’tür. 

       Adaya ilk getirilen esirlere içi samanla doldurulmuş şilteler verilmiş, sonradan gelen esirlere ise yatak, yorgan ve yastık bile verilmemiştir, bu esirler kuru tahta üzerinde yatmak zorunda kalmışlardır. Adada yemekhane ve yatakhane yoktur, düzenli ilaçlama yapılmadığından dolayı salgın hastalıklar artmış her gün en az otuz esir hayatını kaybetmektedir.  Esirler barakalarda üst üste yatmak zorunda kalmışlardır, deniz kenarında iki adet açık tuvalet vardır, hastalık kol gezmekte, bin üç yüz hasta olmasına rağmen dört yüz kişilik hastane bulunmaktadır ancak yeterli sıhhi malzeme ve doktor yoktur. Bu sebeple ölüm olayları genellikle salgın hastalık, yetersiz beslenme, tifo, zehirli yılan sokması gibi meydana gelmektedir. 

       Azerbaycanlı Gazeteci Neriman Nerimanov, Hümmet gazetesinde şunları yazıyor: “ Keşke bir deri bir kemik bedenleri sıfatsız yüzleri görmeseydim. Keşke “ Efendim su, yemek” sözlerini duymasaydım. Keşke ıslak dudakları soğuktan titreyen, yüzleri morarmış, annesiz-babasız küçük çocuklarla konuşmasaydım. Keşke başları tuğlaların üzerinde can veren yiğitlerle karşılaşmasaydım. Bin iki yüz insan evladı ölüm sırsında duruyor, altı bin kişi ise buna hazırlanıyor. Tifo mu? Veba mı? Veya başka bir bulaşıcı hastalık bunları adaya kurban edecek.”     

       Esaret hayatını Nargin’de geçiren Türk askeri Süleyman Nuri, hatıralarında şunları yazıyor: “ Adanın kuzey tarafı ucuna, ölen esirleri gömdüklerini işittiğimiz yeri görmek ve orayı ziyaret etmek için bir gezinti yaptık. Orada yegane açık bulunan bir çukura yaklaştık. Yarı yarıya dolu olan çukurun içine atılmış ölüleri, üzerine atılmış kalın bir tabaka kireç serpildiği için sayamadık. Bizden kıdemli olan erler çukurların ellişer kişilik kazıldığını ve dolunca kapatıldığını söylediler. . Artık biz de ölümle hayat arasında fark görmek hissinden mahrum olarak döndük.”  

       Bütün zorluklara ve risklere rağmen Azerbaycan Türkleri Nargin’deki Türk esirlerin kaçmalarını sağlıyorlar, kayıklarla erzak götürdükten sonra dönüşte Türk esirlerini Bakü’ye kaçırıyorlar. Kafkasyalı Türk gençleri” Kafkasya  Müslüman Talebeleri Komitesi” esir kaçırma faaliyetlerini yürütüyorlardı. Kaçırılan Türk esirleri arasında ünlü havacımız Vecihi Hürkuş da bulunmaktadır. Ruslar, Birinci dünya Savaşında Erzurum, Kars ve Ardahan’dan asker- sivil ayırımı yapmadan, binlerce sivili hatta iki yaşından seksen yaşına kadar sivilleri de Nargin adasındaki esir kampına götürmüşlerdir. Kısa zamandan Nargin adasındaki esir kampında esir sayısı on bine ulaşmıştır. Sarıkamış harekatında esir düşün askerlerimizin bir kısmı bu adaya götürülürken subay olanlar ise Sibirya Bölgesindeki esir kamplarına götürülmüşlerdir. Son yıllarda Bakü Büyükelçiliğimizin girişimleriyle Nargin adasında bir şehitler Anıtı inşa edilmiştir.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.