Görünen o ki; Türkiye, günümüzde nüfus hareketleri için gerek fiziki gerek sosyo-politik konumu bakımından geçiş ve yerleşim ülkesi haline gelmektedir. Özellikle Doğu Avrupa Devletlerinden gelen kişiler için varış ülkesi niteliği taşıyan Türkiye, söz konusu özelliği Türk soylu kişiler ve Ortadoğu ülkelerinden gelenler bakımından da göstermektedir. Hareket halindeki nüfusun bir kısmının ekonomik nedenlerle göç edenler olduğu bir kısmının da doğu ile güney bölgelerden gelen, ülkelerinde etnik, ideolojik ve dini baskılardan ötürü hapis, işkence veya ölüm cezası gibi zulüm tehditlerinden kaçan kimseler olduğu varsayılmaktadır.

Mülteci, çeşitli hayati ve insani baskılar nedeniyle, kendi ülkesinden ayrılan/ayrılmak zorunda bırakılan, ülkesi dışındayken aynı korkular nedeniyle geri dönemeyen veya dönmek istemeyen, iltica ettiği ülke tarafından endişeleri haklı bulunan kişidir. Mülteciliğe zorlayan şartlar dini, milli veya siyasi düşünceleri nedeniyle olabilir. BM’nin mülteci tanımı “ırkı, dini, milliyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri nedeniyle zulüm göreceği konusunda haklı bir korku taşıyan ve bu yüzden ülkesinden ayrılan ve korkusu nedeniyle geri dönmeyen veya dönmek istemeyen kişi” şeklindedir. Mültecilik, bir insani sorun olup hukuki bir statüdür.

Sığınmacı ise mülteci olmak için ülkesini terk eden fakat henüz mültecilik statüsü başvurusu sonuçlanmamış kişidir. Sığınma talebi geri çevrilen kimseler sığınmacı olarak kabul edilmez. Kişinin korku ve kaygılarında haklı görülmesi durumunda sığınmacı nitelemesi mümkün olmaktadır.

Sığınma hakkı, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, madde 14/1’de şu şekilde tanımlanmaktadır: “Herkesin zulüm karşısında başka ülkelere sığınmacı ve bu ülkelerce sığınmacı işlemi görme hakkı vardır.” Göçmenler için bazen ekonomik sığınmacı tabiri de kullanılmaktadır. Bireysel sığınma genellikle siyasal nedenlerledir. Toplu sığınma, şu günlerde Suriye örneğinde olduğu gibi iç savaşlar ve çatışmalarda, yoğun baskılarda, büyük afetlerde ortaya çıkmaktadır. Mültecilik kaynağı ülkenin sıkıntıları yanında, sığınılan ülke için de siyasal ve ekonomik sorun oluşturabilir.

Ekonomik bir göçmen çalışmak için başka bir ülkeye taşınan biri.

Uzun zamandır Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak kabul edelim ya da etmeyelim bir mülteci  ve ekonomik göçmen sorunumuz var ve bu sorun her geçen gün daha da büyümekte.

Önce Saddam’dan kaçanlar, sonra Taliban’dan kaçanlar, sonra İşid’den kaçanlar; şimdi de Esad’dan kaçanlar.

Turist olarak Türk Cumhuriyetlerinden, Rusya dan, Moldovya dan, Ukrayna dan, Endonezya dan, Afrika dan, Asya dan, daha bir çok ülkeden gelen, değişik milliyetler, dinler, ırklar, kültürlerden milyonlarca insan. Sigortasız, denetimsiz, turizm, tarım, sanayi,, ev işçisi vs. iş kollarında çalışmakta ve bu nedenle kendi insanımız iş bulamamakta.

Bu yazı dizimizde, mevcut tabloyu görüp inceleyip, ne yapılabilir sorusuna cevap arayacak, önerilen çözümleri dile getireceğiz.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.