Türkiye, hayallerimizin sınırlarını zorlayan bir tehdit altında. Bu tehdidin ne kadar farkındayız, nasıl mücadele ediyoruz, nasıl mücadele etmemiz gerekiyor?
Ortaya konulan mücadele yöntemi, olması gerektiği gibi mi?
Her daim dile getirilen bir tabirle, Türk Devletini, vatan toprağı ve milleti ile bölmek isteyen pkk ile 40 yıldır mücadele ediyoruz. Binlerce şehit, binlerce yaralı, harabeye dönen şehirler, istikbali yok olan gençler, yerine konulamıyacak, terör olmasa idi, Türkiyeyi bugünkünden çok ileriye götürecek ekonomik kayıplar.
Onca ikaza rağmen görülmeyen, görülmemekte ısrar edilen, ılımlı İslam ve veya Türk Müslümanlığı adı ile maskelenmiş, adım adım hedefine yürüyen, Allah ile aldatan, para ve makam ile satın alan ve 15 Temmuz da saldıran, aziz milletimizin karşı koyması ile amacına ulaşamayan radikal-dinci-kukla pdy/feto terör örgütü.
Marksist-Leninist, Maocu, bir kaç terör örgütü daha.
Adeta, umursamaz, kazandığından fazla harcayan, üretmeyen, tüketen, okumayan, araştırmayan, milli manevi değerlerinden, Türk Milli Kültüründen an be an uzaklaşan, kör, sağır ve fakat bilgisizce fikir üreten, madde ile şartlanmış ve maddeye bağımlı insanlar. Türkiye'm, canım memleketim ve çok uzun yıllardır, terör tehdidi altında değil, terör ile iç içe yaşamak zorunda bırakılan, cefakar, fedakar, devletine saygılı aziz milletim, Türk Milleti.
Savaşların en ahlaksızı, bütün akıl sahiplerinin üzerinde akıl birliği yaptıkları terör.
Türk Milletinin 1000 yıldır hükümran olduğu kutsal vatan topraklarından sökülüp atılması için tehdit unsurunun taşeron örgütleri vasıtası ile uyguladığı politik şiddet ile uzun yıllardır iç içe yaşıyoruz. Öylesine yaşıyoruz ki, ateşin düştüğü yeri yakmasının dışında sanki alıştık, alıştırıldık ve de daha çok alıştırılmaya ve veya sabır taşının çatladığı anda bir iç savaşa doğru adım adım sürükleme çabası ayan beyan gözükmekte.
Milattan Önce 700 yıllarında ilk defa ortaya çıkan politik şiddet, yüzyıllar içerisinde bir çok ülkede görülen ve giderek gelişerek örgütlü, eğitimli, kullananın siyasi amacına hizmet odaklı katiller sürüsü, değişik ideolojik kimlikler ile günümüzde dünya da hemen hemen her toplumu tehdit eder hale gelmiştir.
Türkiye de, güvenlik kuvvetleri, 1970 li yılların başından itibaren yıkıcı ve bölücü terör örgütleri ile mücadele etmiş ve etmektedir. Türk Polis tarihi, verilen mücadelenin örnekleri ile doludur.
Ancak, yapılan başarılı çakışmaların ardından suskunluğa bürünen terör örgütleri bir süre sonra yeniden toparlanarak saldırılarını sürdürebilmektedirler
Organize suç ve terör örgütü pkk, ağırlığı güney doğuda olmak üzere silahlı saldırıları ile gündemdeki yerini hala koruyabilmektedir. Koruyabildiği ölçüde güdümünde olan siyasi temsilcisi ile Gazi Türkiye Büyük Millet Meclisin de gurup kurabilmiş ve hakimiyet sahasında ki illerde Belediye Başkanlıkları kazanabilmiştir.
Siyasi iktidarların, uzun yıllardır, terör ile sadece silahlı mücadele ile başarılı olunabileceği yolundaki ısrarları, sosyo ekonomik, sosyo kültürel ve politik mücadele eksiklikleri. af kanunları, örtülü aflar ve Çözüm süreci adı altındaki anlaşılamaz politikaları, terör örgütünün kentlerde yerleşip güçlenmesini sağlamış ve yüzlerce şehit, gazi, yaralı, harap şehirler, binlerce mağdur insan yaratmıştır.
Her terör eylemi sonrası, kınama mesajları, hamasi sözler ve bunlara rağmen yitirilen yüzlerce can.
Televizyon kanallarında etki ajanları ve onların karşısında birkaç, cesur, bilgili insanlar.
Zafiyet nerede? Neden engellenemiyor?
Türk Devleti ve emrindeki güvenlik güçleri, Hukuk Devleti ilkesinden hareketle ve hukukun üstünlüğü inancı ile terörle mücadele etmektedirler ve doğru olanda budur.
Ancak, yürürlükteki ve özellikle son yıllarda çıkan yasalar, İstihbarat birimlerinin takip ve gözetleme faaliyetlerini adeta kısıtlamakta, nerede ise suç işlendikten sonra yakalamayı öngörmektedir.
Tehdit Unsuru, şüphesiz, dış güçler ve içimizdeki piyonları, ya da, iç merkezli dış desteklidir.
Tehdit unsuru, tehdidi, marksist, bölücü, dinci fikirler ile maskelemiştir.
Tehdit unsurunun şu veya bu isimle üzerimize saldığı terör örgütleri; Politik, ve askeri mücadele esasına göre kurulurlar.
Politik yapı, işlevini:
Sivil toplum örgütleri, dernek, sendika, siyasi parti...
Medya, dergi, gazete, radyo, televizyon, sinema, tiyatro..
Askeri işlevini, silahlı birlikleri ile yürütür.
Her iki yapılanmanın da ciddi biçim de finans kaynağına ihtiyacı olduğu göz ardı edilmemelidir.
Finans kaynakları; her türlü mal ve insan kaçakçılığı, kara para aklama için kurulan şirketler, iş yerleri, himmet, bağış, zekat vs. adlar ile toplanan paralardır.
Güvenlik görevlileri, mücadele ettikleri tehdit unsurunun, fikri ve entelektüel yapısını, stratejisini, hareket tarzını iyi bilmeli, muhtemel hareketlerini tahmin edebilecek nitelikte olabilmelidir
Güvenlik güçleri mensuplarının sıkça görev yerlerinin ve görev alanlarının değiştirilmesi suç ve suçluların, organize suç çetelerinin ve terör örgütlerinin hareket alanlarını adeta genişletmiştir.
İl Emniyet Müdürleri, İstihbarat ve terör ve Organize suçlarla mücadele birimlerin de yetişenler arasından seçilmeli, bu birimlerde çalışmakta iken görev yerleri değiştirilenler, asli görevlerine döndürülmeli, hizmet içi eğitimlerde bu konularda uzman kişilere görev verilmeli, mesleki liyakat ön plana alınmalıdır.
Ilımlı islam, Türk Müslümanlığı maskesi ile nerede ise toplumun büyük kesimini aldatabilen PDY/FETO Terör örgütüne karşı verilen mücadele doğrudur.
Bu gün, organize suç ve terör örgütü pkk nin güdümünde faaliyet gösteren onlarca televizyon, gazete, dergi ve sivil toplum kuruluşları, şirketler, siyasi partileri, milletvekiller hakkında yasal işlemler ivedilikle yapılmalı, bu örgütün maddi güç kaynakları kesilmelidir.
Unutulmamalıdır ki, en iyi müdafaa taarruzdur. Yol aramaları, barikatlar ve beyanatlar ile terör ile mücadele edilmez.
Sosyo ekonomik, sosyo kültürel ve politik mücadelede tehdit unsurunun önüne geçmek ve harekat alanlarını elinden almak şarttır.
Terör İle Yaşamak Türk Milletinin kaderi değildir, olmamalıdır.
Çözüm süreci aldatmasından sonra, pahalıya mal olan, onca operasyona rağmen kanlı eylemlerin her geçen gün sürdüren pkk belası.
pyd/feto terör örgütünün tehdidinin anlaşılmasından itibaren bu güne kadar alınan bir dizi tedbir.
Tehdit unsurunun, finans ve eğitim ayağı olan okulların kapatılması, propoganda ayağı, medya organlarının ve yine finans kaynağı şirketlerin kapatılması, hiç şüphesiz doğru ve yerinde.
Toplum, aynı yöntemin bölücü terör örgütüne de uygulanmasını haklı olarak beklemekte.
Bu örgüte ait finans ve insan kaynağı olan okulları kapatılması, binalarına el konularak aynı amaçla devlet tarafından kullanılmak üzere Milli Eğitim Bakanlığına verilmesi alkışlanır ve yerinde bir hareket.
Ancak Polis Koleji ve Polis Akademisi ile Askeri Liseler ve Harp Okullarının kapatılması doğru mu?
Kapatmak yerine iyi bir analiz, öz eleştiri ile ıslah edilerek açılmaları doğru olmaz mı?
Emniyet teşkilatın da; bu örgüte mensup olanların kaçı:
Vali, Vali Yardımcılığı, Kaymakamlık makamlarından, Genel Müdür, Genel Müdür Yardımcısı, Daire Başkanı, İl Emniyet Müdürü ve Şube Müdürü olarak teşkilat bünyesinde görevlendirilmişlerdir?
Kaç tanesi Özel sınıflardan mezun olmuşlardır?
Özel sınıflara alınanlar hangi fakülteler mezunlarıdır? Fakülte öncesi lise öğrenimini hangi okullarda yapmışlardır?
Polis Koleji, Akademisi ve yüksek okullarda ki öğretmen, okul müdürleri, idareciler ve özellikle sınıf komiserleri nasıl seçilmişler, hangi zaman aralığın da bu okulların yönetimini ele geçirmişler, buna rağmen bu okullardaki öğrencilerden kaç tanesini örgüte kazandırmışlar ve menfur emellerine alet edebilmişlerdir?
Türk Silahlı Kuvvetlerinde de aynı şey geçerli değilmidir?
Bu alçakça ve haince kalkışma da görev alan her rütbeden askerler den kaç tanesi:
Harp Okullarına liseden sonra girmişlerdir? İlk, orta ve lise öğrenimlerini hangi okullarda görmüşlerdir?
Askeri Liseler deki oranları nedir?
Bu okulların komuta kademelerine ve öğretmen kadrolarına hangi zaman aralığında atanmışlardır?
12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinde askeri okullarda okuyan ve kıtalarda görevli subay ve ast subaylardan yıkıcı ve bölücü faaliyetler içerisinde olanlar atılmış fakat okullar kapatılmamış idi.
Terör örgütleri için de her meslekten her okuldan mezun olmuş binlerce insan var.
Bu insanların mezun oldukları okulları da mı kapatarak tedbir alınacaktır?
Şüphesiz hayır.
O halde yapılması gereken önce bizim aklımız yettiğince dilimiz döndüğünce arz ettiğimizden daha da etraflı bir analiz yapılması ve ilmi veriler ışığında tedbir alınmasıdır.
Bu okulların kapatılması yerine, öğretme okulları, Polis Kolejleri, Askeri Okullar Orta Okul düzeyinden başlamak üzere yeniden açılmalıdır.
Selam ve Dua İle!...

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.