Her şehrimizde yaşayan, psikolojik sorunları olan, saf ve anormal davranışları olan kişiler için deli lakabını kullanmaktayız. Onlar, bizlere göre anormal kişilerdir, kim bilir belki de bizler onlar için anormal kişiler olarak kabul edilmekteyiz. Bazılarının ise veli mi yoksa deli mi olduğu belli değildi.  Toplumun deli dediği ve bazen anormal davranışlar sergileyen bu kişiler o şehrin yaşayan birer değerleridir ve şöhret sahibidirler.  Bazıları ile şehrin tarihinde unutulmayanlar arasında yer alırlar, şöhreti nesilden nesle aktarılır, şehrin tarihinde yer bulurlar. Örneğin, davul ve cümbüş ile koluna taktığı rengarenk çantalarla sokaklarda gezen Deli Ayten ( ŞENAŞIK) Bursa’nın simge isimlerinden biridir. Ölümünden sonra Bursa Belediyesi unutulmaması için O’nun heykelini dikmiştir.

       Çocukluk ve gençlik yıllarımda ilçemizde çok sayıda yarım veya çeyrek akıllı kişilerin peşine takılır, kızdırmak için elimizden geleni yapardık. Öyle meşhur deliler vardı ki O’nu gece- gündüz kızdırmak için bürokratlar, iş adamları, ağalar ve hatta bazı politikacılar bile peşine takılırdı, deli deliyi görünce çomağını saklarmış misali iki veya daha fazla sayıda deliyi bir araya getirerek kavga ettirirlerdi. Kışın havalar serinleyince deli sayısı azalırdı, yazın Çukurova’nın gölgede 45, güneşte 60 dereceye varan kavurucu sıcaklarında ise deli sayısı çoğalırdı. Deli Mehmet ile Deli Duran eski fitilli çakmaklara benzin doldurur ve çakmak taşı satarlardı ve birbirine rakiplerdi, her gün kavga ederlerdi. Mehmet Rabah, Löp Löp, Faruk,  Hasan Cavcav, Karnıyarık, Selami, Baki, Teslime,  İsmet v.s. en meşhur delilerimizdi. 

       Kars’ta çalışırken şehrin delileri ile dost olmuştum, onları unutamadım. Ali ve Durdağı kardeşler  vardı, yaşça büyük olan Durdağı, türkü söylerdi, küçük kardeşi olan Ali ise rozet ve mani toplardı.  Ballo Dayı, ayaklarından rahatsızdı, ayakları kötürüm idi ve yere yatarak, sürünerek gezerdi.  Trafikçi Ömer, Devlet Hastanesinin önünde gönüllü olarak Trafik Polisliği yapardı.  Dirgenci Kemal, gizlice Rus sınırını geçerek Rusya’dan getirdiği dirgen ve tırpanları satardı. Gukku, lakaplı meczup ise Belediyenin su tanzim deposunu beklerdi.  Emirşah (Emrullah)’ın başı anormal derecede büyüktü, gözleri sanki alnının ortasında gibi dururdu, adeta Tepegöz  gibiydi. “ Kafamı Belediyeden satın aldım.” Diyerek insanları güldürürdü.  Her gün akşama kadar dükkanları gezerek para ister ” Allah’ım, sen bu adama akıl ve rızk ver.”  Esnaf para verirse dua ederdi, para vermezse küfür ederdi. Erzincan’da ise her geçişimde istasyonda entari  ile gezen Haydar’ı görürdüm.

       Giresun’un Görele ilçesinde her işyerinde bir yaşlı meczubun fotoğrafı bulunuyordu, öğrendim ki bu kişi çok sevilen, Allah dostu bir meczup imiş, dükkanları gezerek herkese dua edermiş, bu kişinin esnafa bereket getirdiğine inanırlarmış. Deli Ali vardı, herkes harçlık verirdi, bir kış günü köye giderken yolda donarak vefat etmişti, ilginçtir ki O’nun donarak öldüğü araziye kar yağmadığı anlatılıyordu. Deli Niyazi ise para verilmesi halinde canlı balık yerdi, arkasından” Ula ula Niyazi.” diye bağırırlardı. Çok sevdiğim iki öğrencim ise psikolojik rahatsızlık geçirerek meçzup duruma düşmüşlerdi.   Aksaray’da tanıdığım delilerden Bayram’ı unutmadım.      

       Manisa’da ise Deli Bayram, Nalınlı Muhsin gibi meşhurlar yaşamıştır. Velisi ve delisi ile herkes bizim insanımızdır, toplumun yaşayan değerleridir, bu şöhretli kişiler şehrimizin değerleridir, bu kişilerle ilgili hatıralar gelecek nesillere aktarılmalı ve unutturulmamalıdır.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.