Birinci dünya Savaşı sonunda Batılılar, “Hasta Adam” dedikleri Osmanlı İmparatorluğu çökmüş, Anadolu işgal edilmiş, sömürdükleri, düyun-u Umumiye ve kapitülasyonlarla yağmaladıkları madenlerine, tarım ürünlerine, ulaşım hizmetlerine ve gümrüklerine el koydukları bir milletin hayat haklarını ellerinden alıyorlardı. Osmanlı Devletinin ekonomisi 18. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren çökmeye başlamış ve iflasa sürüklenmiştir. Batı ülkeleri hızla sanayileşirken, makineleşirken ve sömürülecek ülkeler ararken, Osmanlı Devleti ise Batıdaki gelişmelere ayak uyduramamış ve gerekli atılımları yapamamış ve teslimiyet politikaları izlemiştir. Batılı ülkelere verilen kapitülasyonlar, ekonomik imtiyazlar, yabancı sermayenin ülkemizi hakim olmasına, devlet gelir kaynaklarının karşılık gösterilerek batılı ülkelere borçlanma politikası ve nihayet Düyun-u Umumiye Teşkilatına teslimiyet Milli ekonomimizi yok etmiştir. 

       Anadolu’nun hakiki sahibi olan Türkler, ilkel tarımla ve hayvancılıkla uğraşırken, ticaret, zanaat, bankacılık, esnaflık, sarraflık ise azınlıklara teslim edilmiş, biz fakirleşirken onlar zenginleşmiştir. Yıllarca süren savaşlar nedeniyle Türk gençleri cephelerde yok olurken cepheye gitmeyen azınlık gençleri ise ceplerini doldurmuşlardır. Devletin tüm gelir kaynakları ipotek altına alınmış, devlet boğazına kadar borca batmış, Duyun-u Umumiye, İstanbul Hükümeti adına vergi topluyor, Aşar vergisine, Aydın Vilayetinin Ağnam vergisine el koyuyor. Yabancı sermayeli Osmanlı Bankası Anadolu’daki 43 şubesi ile Milli Mevduatı elinde bulunduruyordu. Anadolu, “Tam takır, kuru bakır idi.” Devletin gelirleri, borcunun faizini bile karşılamıyordu. 1919 yılındaki ekonomik duruma bakalım:

       Erzurum’un yiğit ve kahraman evladı Cevat DURSUNOĞLU anlatıyor:  “ Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları Sivas’a gitmek için yola çıkacaklar ancak paraları yoktur, Kazım Karabekir Paşa para aramaya çıkıyor, Müdafaa-i Hukuk Teşkilatının elinde sadece 80 lira vardır, halktan toplanan 1.500 lira Erzurum Kongresinde ihtiyaçların karşılanması için harcanmıştır, kadınlar ziynet eşyalarını satarak delegelerin ekmek ve yemek ihtiyaçlarını karşılamışlardır. Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarına en az bin lira temin etmemiz gerekiyordu. 60 yaşlarındaki emekli Binbaşı Süleyman Bey biriktirdiği 900 lirasını Mustafa Kemal Paşa’nın haberinin olmaması kaydıyla gizlice bize teslim etti. Yüz lirayı da aramızda topladık ve bin lirayı Kazım Karabekir Paşa eliyle Mustafa Kemal Paşa’ya ulaştırdık, Paşa’mız memnun olmuştu.”   Aynı şekilde Hacıbektaş’ta Bektaşi Şeyhi, Ankara’da Börekçizade Rıfat Hoca Hızır gibi imdada yetişiyorlar. Halk evindeki son altını, tek atını ve ambardaki son buğdayını Milli kuvvetlere bağışlıyor. Uşak’ta Tahtakılıç İbrahim Hoca’nın köylerden topladığı buğdaylar Ankara’ya ulaştırılıyor, kimden ne aldığını bir deftere kaydediyor, iki cihanda da hesap vereceğim diyor ve bu defteri ölürken oğlu Ahmet’e teslim ediyor. Bu konuda Kurtuluş Savaşına katılan 148 Müftünün emeği ve fedakarlığı  inkar edilemez.  

       7 Ağustos 1919’da toplanan Nazilli Kongresinde şu kararlar alınıyor: 1) mücahitlerin ve Heyet-i Temsiliye’nin mahalli masraflarının temini, ahaliden verilecek nakdi ve ayni teberruların toplanmasına bağlıdır. 2) Her şahsın ne miktar teberruda bulunacağı, İhtiyar Heyeti tarafından o şahsın mali takati hakkında verilecek malumata dayanılarak Heyet-i Milliye’ce kararlaştırılacaktır. 3) Her çeşit ferdi para toplamak menedilecektir.  1921’de Tekalifi Harbiye Kanunu çıkarılarak halktan yardım istenilir, Rauf ORBAY, Çankırı’ya gider ki meydanda hiçbir eşya yoktur, morali bozulur,  ertesi sabah Vilayete gelir ki ne görsün o gece halk evinde ve elinde ne varsa meydana yığmıştır. Tekalifi Harbiye Kanunu çıkınca halk, evindeki aşı ve atının ayağındaki mıhı bile Ordu’ya hibe etmiştir

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.