İnsanların ihtiyaçları üzerine pek çok araştırmalar yapıldığı bilinmektedir. Elbette temel ihtiyaçların rahatça karşılanması insanları memnun eden hususların başında gelir. Fakat hayatın daha ileri adımları vardır. Zaman geçtikçe insanoğlu kendini geliştirir.

     Hani meşhur ve de destansı bir şekilde anlatılan Yunus Emre’nin Yunus olmasını sağlayan bir hikâye vardır. Yunus kıtlık zamanı buğday temin etmek üzere Hacı Bektaş’a gider, Hazret ona sorar buğday mı istersin himmet mi? diye, önce buğdayı ister fakat pişman olur ve himmete talip olur ve sonrasında Taptuk’un Kapusunda olgunlaşır ve şiirleri Türk’ün dünyasında ufuklar açar, gönülleri sarar sarmalar, kültürümüzün en temel taşlarından biri olur.

     Kültürün tanımları arasında güzel bir ifade vardır, toplumun duyuş ve düşünüş birliği, diye geçer.  “Hangi sözlerle ninem gönlünü açmışsa bana, ben o sözlerle gönül vermedeyim sevgilime, sözlerim ninni kadar duygulu olmak yaraşır, bağlıdır çünkü gönlüm dilime, dilim gönlüme. ” denildiği gibi, bizler de dedemizin ninemizin türküsüne, şarkısına, hikâyesine destanına, fistanına, çanağına çömleğine, hayatına, rüyasına, sevincine, inancına, acısına, tatlısına, velhasıl bizi biz yapan değerlerine dil ve gönül ile bağlıyız. Bunlarla biz oluruz, yiyip içip bir kenara çekilmez, beraberliğin, lokmamızı katık etmenin bereketinden haz alırız. Buna kültür deriz, beraberlik deriz, benimseriz.

      Zaman içinde toplum, uygun gördüğü yaşadığı incelikleri benimsediğini, ileriye taşır, bazılarını da unutur. İnsanların kültürüne kendine topluma sahip çıkmasından daha doğal ne olabilir? ancak insanoğlunun fıtratında olan bencilliklerinin üstün geldiği olur, zaman zaman da kendini üstün tutar, birbirine uzak durur.

     Zaman hep yenilik üzeredir, özellikle yirmi birinci yüzyılda insanlar, iletişim imkânları arttıkça ve kolaylaştıkça daha bir yalnızlaşmış, yalnızlaşmanın ötesinde birbirlerine daha uzaklaşmış, kendi adacıklarında yaşar olmuşlardır. Hâlbuki olgunlaşmak, kendini geliştirmek, beraberlik yaradılışın hedefidir. Eskilerin “ insanı kâmil” dedikleri bir olgudur ve her dem gelişmeyi barındırır.   

     Biz olmak için, cemiyetin kendi kültürüne koruması ve geliştirmesi gerekir ki bu durum ya kendi kültürünü benimsemiş aydınlarıyla oluşur veya daha da sağlam adımı, yöneticilerinin uyanık olması, kendi kültürüne sahip çıkıp, teşvik etmesiyle olur ve onlara çok iş düşer.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.