"Karanlıkta su sesi insanın içindeki ölüm mayasının dilini konuşur" Tanpınar

Köylerimizin tarihi yeniden yazılmadan, yeniden yaşanır hale getirilmeden kimliğimizi geri getirmenin, yitik hazineyi yeniden keşfetmenin mümkün olmayacağını bilmemiz gerekiyor. Yazılmayan, korunmayan tarih yaşanmayan bir hayat ve yaşanmayacak bir gelecek demektir.

Türklerin kadim kültürlerinde yaşanan yaylak-kışlak hayatı Uygurlardan itibaren köy kültürü- yerleşik kültür olarak devam edegelmiştir.

Türkistan coğrafyası ile Türkiye ve Osmanlı hinterlandı arasında binlerce kilometre mesafe ve bin yıllık tarihi ve kültürel kopuş var gibi gösterilse de bunun doğru olmadığını özünü azami derecede koruyan köylerimize giderek görüp hayretler içinde kalabilirsiniz.

Köylerin kendi içinde oluşturmuş olduğu sosyo- kültürel ve ekonomik doku her geçen gün daha da bozulmakta köyler aleyhine değişim ve yozlaşma devam etmektedir.

Köylerimizin tarih, dil, edebiyat, folklorik özellikleri,  sanat ve sosyal hayatını ortaya koyacak yerel araştırmalar ve bilimsel çalışmalar desteklenmelidir. Köylerimizi yazmadan kendimizi tanımak, tanımlamak mümkün olmayacaktır.

Sosyo- ekonomik hayatın milli karakterimizi bozucu etkileri altında yaşayan köylerimizin ekonomik, sosyal ve milli hayatı her geçen gün yok olmaktadır. Gelenek, görenek ve ananevi özellikleri ellerinden alınmış köy kültüründen; sosyal dokudan bahsetmek mümkün değildir.

Köy geleneklerini, tarım, hayvancılık, … her şeye karşın devam ettirmeye çalışanlara her türlü destek ve teşvikler verilmeli köye dönüş özendirilmelidir.

Tarım, hayvancılık başta olmak üzere köylere sağlanacak teşviklerin yanı sıra yerel kültürün korunmasını sağlamak amacıyla çalışmalar yapılmalı ve yapılan çalışmalar teşvik edilip desteklenmelidir.

Doğal hayatı özendirici teşvikler bir an önce uygulamaya konulmalı ve köylerimiz yeniden cazibe merkezi haline getirilmelidir. Köy merkezli yerleşimlerimizi ihmal etmeden tarım ve hayvancılığı, GDO‘dan uzak bir üretimi yeniden başlatmak zorundayız. Köy okulları bir an önce yeniden hayat bulmalıdır.

Köylerimizin tarihi, sanatı, mimarisi, folkloru dili ve öz benliği yazılmadan gerçek bir tarih, dil, folklor, sosyo-kültürel araştırma yapılamaz.

İnsanların denek olarak kullanıldığı ve teknolojinin istilasına uğradığımız son dönemde insanlık yeniden köye, doğaya, tarıma dönme eğilimine girmiş ve bu sürç devam edecektir.

Kökleri unutmadan, köylüyü tekrar milletin efendisi yapmadan milli kalkınma mümkün değildir.

Eskiden evlerimiz güneşe dönerdi yüzlerini. Şafak sökmeden, sabah ezanıyla uyanırdı hayat. 

Emanet, kıldan ince kılıçtan keskin sırat köprüsü gibiydi. Ehline verilmezse vereni de alanı da yakardı alet, edevat.

Sonra yel geldi, fırtına koptu ve gül yetiştiren adamlar azaldı köylerimizde. Köylerimiz köy olmaktan, köylerimiz biz olmaktan çıkar oldu. Köylerimiz bu gidişattan kurtulamazsa korkarım ölüm mayasının dilini konuşmaya devam edeceğiz.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.