Yaşıyoruz bir ülkede. Ülkenin bize, bizimde ülkeye vereceğimiz çok şeyler var. Biz bu ülkede yaşadığımızdan dolayı vatandaş sayılıyoruz. Ülkeye karşı ödenmesi gereken bireysel ödevlerimiz var. Bunlar askere gitmek, vergi ödemek , olağanüstü hal zamanı devletin gösterdi yerlerde zorunlu çalışmak gibi. Ülkenin de vatandaşına karşı yapması gereken ödevler var. Bunlar başta güvenliğini sağlamak, eğitim, sağlık gibi… Bunlar karşılıklı ilişkiler devletle vatandaş arasında. Bizler birey olarak bize yüklenilen görevleri eksiksiz yaptığımız halde acaba devlet bize karşı olan görevlerini layıkı ile yerine getiriyor mu? Devletin anayasasına göre devlet vatandaşları arasında adaleti gözetir der. Önce eğitimden başlayalım. Bu iktidar döneminde zaten eğitim diye bir şey kaldığını zannetmiyorum. 18 yılda 15 defa müfredat değiştirirseniz elbette o  eğitim oturmayacak. Her sene yeni bir müfredat onun oturması için bir yıl geçecek ertesi yıl yeni bir müfredat gelecek ve işin içinden çıkılamayacaktır.  Yapılan her yıl ki sınavlarda bu gerçek ortaya çıkmakta. Sağlık sisteminde de devlet hastaneleri yerine kurulan şehir hastaneleri ile sağlık paralı hale getirilip birilerine rant aracı oldu. Hasta garantili olan bu şehir hastaneleri ile verilen garanti hasta sayısının farkını devlet ödemede. Nereden ? Senin benim vergilerimden kesilerek. Katılım payları da ayrı bir dert. Gelir düzeyi son derece bozuk olan ülke de iki zıt kutup var. Ya çok zenginsin ya da çok fakir.  Bu ülkede 10  milyon kişi asgari ücretle ya da asgari ücretin altında ücret almaktadır. 20 milyon çalışanın bulunduğu bir ülkede çalışan kesimin yarısı asgari ücret ve altında ücretle çalışmaktadır. Özellikle dolaylı vergilerin kol gezdiği ülkemizde özellikle bu günlerde mutfaktaki yangın dar gelirli insanların korkusu  haline geldi. Devamlı ithal edilen yiyecek ve gıda maddeleri dövize bağlı olarak artınca insanlar pazarlardan çöp toplar oldu. Et yüzünü millet ancak kasap camlarında seyrediyor. Kurban da kurbanlıklar fahiş fiyata satıldı. Hayvanlar besicinin elinde kaldı. Enflasyon % 20’ler de gezerken TUIK’in yaptığı hesaplamalarla % 16’ya düşürüldü. Emeklinin hali perişan. Ay ortasını bile zor getirmede. Her sabah bu gün ne yapacağım endişesinde. Kime sorsan hali bitik. Yapılan istatistiki değerlendirmede Türkiye’nin % 36’sı kalitesiz yaşam içinde. İyi gıda alamıyor, beslenemiyor. Ailesine para yetiştiremiyor. Bayramlarda hüzün onlar için. Derme çatma evlerde oturanların sayısı günden güne artmada. İş bulma için İşçi bulma kapısının önü yığınlarla dolu. İşsizlik bir yılda 1.300.000 artmış. Üniversite bitirsen lisan bilsen faydasız. Genç issiz 8 milyonu aşmış. Ömrünün ilk adımında umudu kırılmış olan gen yığınlar nasıl hayata umutla  bakacak bundan sonra? Bir ülkede idareciler halkı memnun etmek için iktidara gelir. Halkının arasında olur. Halkıyla beraber yürür. Onun derdiyle dertlenir, üzülür. Onun refah seviyesini arttırmak için mücadeleye devam eder. Her gelen iktidar hiç refahtan söz etmiyor. Her gelen bütçenin yetersiz olduğundan dem vurmada. Ya da anarşiden ya terörden hem de bölünme tehlikesinden.  Başka her şeye para bulunan bir ülkede çalışanlara geldi mi bütçe ortaya atılarak kaynaklar yetersiz hale gelmekte. Velhasılı hayatın her evresinde kalitesiz yaşam damarlarımıza kadar işlemiş durumda. Türk vatandaşının kaderi bu olamaz yapan yapar yapamayan gider. Diyeti halk ödemez. Halk seçer akabinde hizmet bekler.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.