İnsanın en çok değer verdiği şeyler arasında kutsal gördüğü vatanı, milleti, namusu ve ailesi ilk sırada yer alır. O yüzden eskiden beri “Allah, vatan, namus ve ittihat” kavramları Türklerin ortak değerleri, birleştirici ögeleri olarak bilinir.


Sonra mesleğine göre değişir değer verilen şeyler. 
Bir de yazarsanız evlat gibi gördüğünüz eserleriniz, kitaplarınız gelir değere lâyık olan şeyler arasında.
Kitaplarınız arasında ayrım yapamazsınız, onlar sizin için bir yük değil tatlı çilelerin yoğunluğudur bazen. 
Ancak bir de matbaadan çıktığında elinize alıp kokladığınızda vatan toprağı koklar gibi, evlat kokusu gibi gelir. 

Kitap medeniyeti olarak insanlığı inşa eden bir medeniyetin temsilcileri olan bizler vatan, insan ve kitabı kutsal görmüş bir milletiz.

Kitabın kutsiyetine olan iman kadar vatan ve neslin kutsiyeti de bizler için aynı kutsallığın devamıdır. Medeniyet inşa etmek ilim ve kültür inşa etmekle mümkündür. Bunun bilincinde olan insanlar için ayrılmaz bir bütün olan kavramları birbirinden ne kadar ayırırsanız medeniyeti, milleti; kutsal görülen bütün değerleri ayaklar altına almış olursunuz! Kutsal değerleri ayaklar altına alınmış bir millet ve onun meydana getireceği medeniyetten bahsetmek mümkün değildir. O halde medeniyetin kadim Türk kültürüyle harmanlanmış dinamikleriyle VIII. yüzyıldan itibaren sentezlenmeye başlayıp bu güne kadar gelen yüce İslam inancının inanış ve hayat felsefesiyle; ilim, bilim, felsefe, sanat, tasavvuf, ekonomi, askeri, devlet ve vatan… 

Kısacası insan, vatan, devlet ve evreni bütünüyle kucaklayan Türk-İslam medeniyetini yeniden hatırlamanın, umutları yeşertmenin birinci yolunun akıl, fikir ve ilimle mümkün olabileceğini Allah’a iman eder gibi iman etmedikçe umutlarımızın başka bahara kalacağını bilmemiz gerekiyor!

Sözlü kültürden Göktürklerden itibaren yazılı medeniyete geçen bir milletin kitapla olan bağı güçlü olmalı ki imanımızı İslam üzere değiştirdiğimizde el üstünde, kalp gözünde tuttuğumuz en değerli kitabımız Kelam-ı Kadim olagelmiş.

Ancak milletlerin atalete düştüğü dönemlerde kitabı yüzden okumanın yaygınlaştığı, manasını anlamada zorlandığı dönemler aynı olagelmiştir. Hâlbuki öze inmeyen, kalbe girmeyen, akıl-kalp bütünlüğünün sağlanmadığı durumlarda hiçbir kitabın insan ve milleti ataletten kurtarması beklenmemelidir.

Kitap kokusu evlat kokusu gibi gelir bizlere. 
Kitap yük değil manevi bir hazdır bazılarına göre. Biz de o taifedenizdir. 
Kitapsız bir medeniyet insansız bir medeniyet, iz ‘ansız bir medeniyettir zannımızca.

Kitap denildi mi titrer ve kendimize geliriz Köktürk yazıtlarında bahsedildiği üzere.

Okuma yazması olmayan ancak cahil de diyemeyeceğimiz nice kitap ehli vardır ki yerde bulduğu yazılı satırları alıp öpüp başına koyar hala…

“Yemin olsun kaleme ve satır satır yazdıklarına…” 

Kaleme ve kitaba yemin edilmiştir Kitabullahta.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.