Bazen içinizden kopan fırtınayı dindiremezsiniz.

Bazen kendinizi fırtınanın kolları arasında bulur ve kurtulmak istemezsiniz bu fırtına mevsiminden!

Bazen de İzmir’in meltemine verirsiniz ruhunuzu, benliğinizi alıp götürsün diye.

Çoğu zaman İzmir’e gitmek istememişimdir. Bunun nedenini hala daha anlayabilmiş ve makul cevaplar verebilmiş değilim!

İzmir’i niçin kendimden uzak tuttum!

İzmir’i sevmeyi niçin denemedim!

Yoksa denedim de İzmir’i yaşayamamış olmanın güz sancılarını mı yaşadım yıllarca!

Ancak şehri sevmeniz için makul bazı sebepleriniz olabilir. İzmir’de benim için böyle şehirlerden oldu. 

Bugün ilk kez İzmir’i sevdiğimi düşündüm, ilk kez açtı kollarını bu kent kollarını bana!

İlk kez bana sığındı İzmir! İlk kez kanatları altına sığındım ve ilk kez onunla doğdum bugün!

Üç sevdalı yürek ve bir o kadarda delişmen olarak kaldırımlarındaydık İzmir’in. Hiçbir amaca hizmet etmeden dolaştık. Yürüdük ve biteviye yürüdük ilk kez İzmir’i.

 İki Çeşmelik ile Tilkilik arasında Agora’dan Dönerli Taş Sebilinden Paşa Konağına… Yürüdük.

 Dönerli Taş Sebilinin üstünde ucube gibi duran baz istasyonuna yaslanan evler ve o evlerin içinde elinden tutulmayı bekleyen yürümeye dermanı kalmamış nineler, dedeler ve çocuklara doğru yürüdük.

 Agora olarak bilinen bölge eski bir Türk Mahallesi. Türk Mahallesi ama bir o kadar da Musevilerin sahip çıktığı mekân! 

Musevilerin bu bölgeye sahip çıkmalarının sebebi Sabatay Sevi’nin evinin burada bulunuyor olması! Bu kadarla sınırlı değil Agora’yı önemli kılan şey. İzmir’in Yunan İşgaline uğradığı gün Albay Süleyman Fethi Bey Yunan askerleri tarafından kurşunlanıp hançerlenerek öldürülmek istenmiş ve Süleyman Fethi Bey dokuz günlük ölüm mücadelesiyle geçen günlerden sonra şehit olmuş. Süleyman Fethi Bey’in mezarı daha sonradan buraya getirilmiş. Hatta İzmir’in ve tarihin cilvesine bakın ki Yunanlıları İzmir’e davet eden işbirlikçi Vali İzzet’in mezarı da burada bulunuyor!

Agora bölgesinde bulunan Sabatay Sevi’nin evinin bulunduğu bölge ilk dolaştığımız zamanlarda harabe halindeydi. O sıralarda ev ayakkabıcılar binası olarak kullanılıyordu.

Sabatay Sevi’nin evi ile ilgili ilk olarak Temmuz 2006’da Atlas Dergisi İzmir Özel Sayısında gündeme geldi. 2016’da restore edildi ve çevrede epey düzenleme yapıldı.           

Namazgâh Mevkiinde bir yandan Hıristiyan Roma Kültürü göz kırparken diğer yandan İslam Kültürünün musiki tadındaki güzelliği göz kamaştırmaya devam ediyor. Bütün bunlarla tezat oluşturacak ve anlaşılması güç olan dil kursları, varoşları dolduran şehir kültürünü, tarihi, dini ve insanlık değerlerini yok etsin diye özellikle oraya yerleştirilmiş kültür-medeniyet kaçkını gibi arz-ı endam ediyor!

Ve mezar taşları…

Mezar taşlarının ayrı bir dili vardır kuşkusuz. Onlarla konuşmasını bilene çok şey anlatır sessizliğin tüm seslerini kullanan mezar taşları. Çok şey söylerler. Süslemeli mezar taşları kızları, gelinleri ve kadınlar; kavuklular, sarıklılar… Oraya buraya yerleştirilen, atılan mezar taşlarının kafaları!

İzmir’i ilk kez yaşadım bugün. Onu hissettim.

İlk kez dolaştım şehrin kaldırımlarında özgürce. Bağrına bastım şehrin kılcal damarlarında dolaşan ve ince bir sızı gibi şehri sırtında taşıyan gönüllü bir yürek olarak.

İlk kez dolaştım şehrin kenar semtlerinde, şehrin gerçek sahipleriyle birlikte bugün!

Dilimde İzmir’in meşhur türküsü: “İzmir'in kavakları dökülür yaprakları/Bize de derler Çakıcı yar fidan boylum/ 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.