Sosyoloji insan ilmidir. İnsanlarda her ne kadar ortak hareket etme dürtüsü çok güçlü olsa da, her biri birbirine benzemeyen özelliklere sahiptir. Bu muhteşem farklılıklar hayatın tadını tuzunu ve cilvelerini meydana çıkarır. Bu ilim, toplumda zaman ve mekâna bağlı olarak insanlardaki davranışları inceler.    

     İnsanoğlu maddi olduğu kadar, his ve düşüncesiyle iç dünyasına da sahiptir. İnanç öyle bir iç kuvvettir ki çoğu zaman davranış ve hükümlerin en büyük sorumlusudur. İnançlar kutsi olduğu için çoğu zamanda üzerinde çok yorum yapılamaz olup geldiği gibi devam etmesi gerektiğine inanılır, değişiklik ve yenilenmesi şüpheyle karşılaşılır, dokunulmaz olarak zihinlerimizde ve hayatımızda yer tutar.  

     Tarihte, inançların hep bir temsilcisi olmuştur ve bu temsilci, güç ve kuvveti de elinde bulundurmuştur. Hıristiyanlık çok bir mücadeleden sonra iktidarı eline geçirmiş, çeşitli fırka ve mezheplere ayrılmış, iktidarını kolay bırakmak istememiş, fakat onun gücü ancak akıl ve ilimle geçilmiştir.

     Türk milleti, İslâmı kabul ettikten bir zaman sonra bu dini çok sevmiş ve onun temsilcisi olmuş, amellerin ötesinde, kendi örfüyle dinini birleştirmesini bilmiştir. O’nun temel değerlerini muhafaza edip, kendimiz olan bir yaşayış tarzımız oluşmuştur.

     Osmanlı’nın on yedinci asırdan itibaren geriye doğru gidişinden inanç da nasibini almış, kısır döngüleri içinde Arap mektebinden fayda umulmuş, oraya doğru adımlar atılmıştır. Hâlbuki temel ibadetler bir yana konulursa, Arap inanç sistemi akla uygun olmayan, katı, değişime uymayan ve vaktini doldurmuş bir itikat sistemi üzerine inşa edilmişti. Türkler ise başarılarını akıl ve düşünce üzerinde sağlamışlardı.  Müslümanlıkta bu yaşayış sistemi yavaş yavaş yer değiştirmeye çalışınca dengeler de değişmeye başlamıştır.  

     Avrupa’nın ilim ve teknoloji de yaptığı yenilikler dünya üzerinde söz sahibi olmasını sağlamış ve dinin siyasi ağırlığı da bir ölçüde ala aşağı edilmiştir. Biz de ise cumhuriyetle birlikte din bir zaman eskiyle bağlantılı görülmüş, batı tarzı inşa edilmeye çalışılmış, bazı değerler ihmal edilmiştir. Gerçeğini göremeyen kitleler, taklit ve uyumsuzla oyalanır olmuşlardır.

     İnançların amel yönü esas tutulmuş, inanç üzerindeki kutsal olma düşüncesi, onu dokunulamaz zannını getirmiştir. Taassup ve aşırılık ve daha da mühimi şekilcilik ve gösteriş inanca hâkim olmuştur.  Akla ve gelişmeye müsaade eden her inanç, küfür oklarıyla zedelenmiş ve korkutulmuştur.

      Her türlü kötü propagandaya aldırmadan, Türk milletinin yücelttiği akla ve imana dayanan inanç sisteminin başarıları zaten tescilli ve kendine has iman sosyolojimizin temelleri bellidir. Bizi biz yapan iman- inanç değerlerimizin şâhikaları Yesevi’de, Horasan Erenlerinde,  Yunus’ta, Mevlana’da, Yahya Kemal’de, Ayverdi’de zaten tahakkuk etmiştir. Elbette, zemini sağlam yapılar kalıcı olur.  

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.