20   Yıl  kadar önce Prof. Dr. M. Kemal ÖKE Beyin  sunduğu bir tarih programına telefon bağlantısı ile   katılan  Kurtuluş Savaşının kahramanlarından Hacı Cemal ÖĞÜ  Hocanın kızı Hikmet  Anne, bazı hatıralarını anlatmıştı.  Cemal Hoca ( Alasonya 1887- İstanbul 1966),  Darülfünun Hukuk Fakültesi mezunudur aynı zamanda meşhur bir vaizdir.  Milli Müdafaa Cemiyeti İstanbul ve Beşiktaş şubelerin kurucuları arasında görev almış, 44 maddelik tüzüğünü hazırlamıştır. İstiklal Savaşında  çok  üstün hizmetleri görülmüş, İstiklal  Savaşından sonra evinde inzivaya çekilmiştir. 1950 yılından itibaren İmam-Hatip Okullarında dersler okutmuş, radyoda konuşmalar yapmıştır, bir ara İmralı Açık Cezaevinde görevlendirilmiştir.

         1950 yılında D.P. tarafından  İstanbul Milletvekilliği ve 27 Mayıs 1960 sonrasında  M.B.K. tarafından da yapılan Diyanet İşleri Başkanlığı tekliflerini kabul etmemiş, ölünceye kadar dini eğitim ve öğretime hizmet etmiş, çok önemli eserler yazar fakat parası olmadığından bu kitapları vaazlarını dinleyen hayır severler yayınlatmışlardır.  Öldükten sonra vasiyeti üzerine yedi bin ciltlik kütüphanesi İstanbul  Üniversitesi  İlahiyat Fakültesine hibe edilmiştir.

       Cemal Hoca Müdafaa-i Milliye Teşkilatına eleman kazandırdığı gibi aynı zamanda Anadolu’da bulunan  Kuva-yı  Milliye’ye  de silah ve cephane temin etmek için   çalışmalar yapmıştır. Cemal Hoca çok zekice ve cesurane bir plan tertiplemiştir. Şimdi bu planı kızı Hikmet  Anneden dinleyelim: “ Şimdi Teknik Üniversite’ye ait bulunan Maçka Silahhanesi, o zaman işgal kuvvetlerinin çok sıkı kontrolü altındadır. Bu sıkı kontrol altındaki silahhaneye girmek  ve  hele de oradan silah kaçırmak adeta imkansız bir iştir.  Ama, babacığım kafasına koymuştur, mutlaka oradaki silahlar alınmalı ve Anadolu’ya sevk edilmeliydi. Ama kuş uçurtulmayan bu binadan silah nasıl kaçırılacaktı? Efendi Baba, kocaman bir tabut hazırlatır. Etrafına da beş on cemaat… Bunlardan birinin Maçka Silahhanesindeki oğlu ölmüştür. Şimdi gidip cenazeyi oradan alacaklar ve gerekli vazifeler yapıldıktan  sonra, götürüp defnedeceklerdir. Cenaze sahibi rolündeki zatın eline, mendile sarılmış acı soğan verilir. Adamcağız bunu ikide bir yüzüne gözüne sürüp ağlamalıdır. Tabutun önünde sarığı ve cübbesi ile Hoca Efendi, arkasında da cenaze sahibi ve tabutu taşıyanlar, Maçka Kışlasına girerler.  Kapıdaki nöbetçiler durumdan şüphelenmezler. İçeriye giren cemaat, kendi üzerlerini ve o kocaman tabutu ağzına kadar silahlarla doldururlar. Ve yine üzgün ve süzgün bir eda ile çıkıp giderler. 

       Cemal Efendi üzerine mümkün miktarda silah alıp, cübbesi ile  kamufle eder. Maçka Kışlasında içerisine silah doldurdukları tabutu Feriköy Mezarlığına götürüp daha önce hazırladıkları mezara gömerler. Birkaç gün sonra gece vakti, Ayazağa köyünden Mandacı Fehmi Efendi ve adamları, söz konusu mezarı kazarak silah ve cephaneleri alırlar, at arabasına  yükleyerek  Kilyos’a götürürler ve sahile yakın bir yerde topladıkları diğer silahlarla birlikte takalara yüklerler ve İnebolu üzerinden Anadolu’ya  Kuva-yı Milliye’ye  ulaştırırlar.”

       Cemal Hoca, Müdafaa i Milliye Teşkilatının bütün çalışmalarını büyük bir gizlilik içinde yürütür. Ancak, her türlü tedbire rağmen, faaliyeti etraftan sezilir. Komşusu olan bir Rum bakkal bir gün ona gruplar halinde dolaşan İngiliz askerlerini göstererek der ki; “ Hoca, farkındayım, iyi çalışıyorsun. Şimdi seni şunlara söylesem bir kurşunluk canın var. Fakat söylemeyeceğim, çünkü ben de komitacıyım, sizdenim, sizi takdir ediyorum.”  Hoca, hiç bozuntuya vermez ve tebessüm ederek sessizce oradan uzaklaşır.”  DEVAM EDECEKTİR.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.